Susmanın Dayanılmaz Acısı

İnsanın öyle anları oluyor ki duyduklarını, gördüklerini, bildiklerini, düşündüklerini içine atmak zorunda kalıyor.

Bu hâl, aslında ürkmenin, korkmanın ve çaresizliğin fotoğrafıdır.

Zamanla bu durum vicdan muhasebesi yapan insanda ruhunu derinden derine kazıyan, kanatan dayanılması güç acıya dönüşüyor.

Bu zamanlarda aklım ve vicdanım kıskaca alıyor beni.

Kendimi suçluyorum değişik cümlelerle.

Ben gördüklerim ve bildiklerim karşısında susarak dilsiz şeytanlık yapıyorum diyorum.

Kendi canımdan korktuğum için başkalarının canının yanmasına seyirci kalıyorum.

Bana dokunmayan yılan bin yaşasın umursamazlığına kendimi bırakıyorum.

Nasıl oluyor da bu kadar bencil olabiliyorum diye kendimi yerden yere vuruyorum.

Bazen cesaret geliyor bana.

Düşündüklerim dilimin ucuna geliyor, ha söyledim ha söyleyeceğim.

Hak bildiğim yolda yalnız olsam da yürüyeceğim.

Doğruyu yanlışı gördüğüm anda söyleyeceğim.

Zira asıl cesaret ve marifet yanlışın söylendiği mekân ve zamanda doğruyu sadece doğru olduğu için söyleyebilmektir.

Her doğru her yer ve zamanda söylenmez mottosunu suistimal ederek doğruyu kendimden bildiğim insanların yanlışlarını örtmek için dile getirmekten sakınmayacağım.

Korkunun bulunduğu yerde gerçek anlamda din, ahlak, bilim, felsefe ve sanatın olamayacağını bildiğim için korkunun üzerine korkmadan gideceğim.

Ama bir anda kâbus çöküyor üzerime.

İçimdeki hoyrat ses, herkesin delisi sen misin diyor.

Tek çiçekle bahar olmaz.

Herkesin sustuğu bir ortamda senin konuşman alkışlanmaz, bilakis taşlanır.

Körler ülkesinde gördüğünü söylemek, inandırıcı olmaz, körleri rahatsız eder.

Sağırlar ülkesinde konuşmak beyhudedir, seni kimse duymaz.

Friedrich Nietzsche’nin “En cesur yüreklilerimiz bile gerçekten ne bildiğini söyleyebilecek bir cesarete sahip değildir.” sözü aklıma gelince en cesur yüreklilerin söyleyemediklerini söylemek bana mı düştü diyorum.

Bak, herkes gördüğünü görmüyor, duyduğunu duymuyor, bildiğini bilmiyor; sen de öyle yap diyor içimdeki korkak ses.

Bu düşünceler girdabında ruhum ve aklım ızdırap çekiyor.

Sustukça susarak boğuluyorum.

Fuzuli’nin dediği gibi “Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil/ Çektiğim âlâmı bir ben birde Allah’ım bilir.”

 

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Murtaza Kerem Yüzügülen 01 Aralık 2021 23:47

    İmlâ öğrenmeye ne dersiniz sayın öğretmen? " Çektiğim âlâmı bir ben birde Allah’ım bilir.” mısraında bir imla sıkıntısı var: