(Şehirleşme ya da kentleşme kavramları teori de birbirini karşılayan fakat pratikteki değeri farklılık gösteren iki farklı kavram…)
Şehir kavramı ile şehirleşme kavramının, kavramsal dizgesinin içeriği üzerine birçok makale bazen akademik bir tercih olarak ve bazen yerel yönetimler açısından önemli olduğu gerçeği tarihsel yönü itibariyle başlı başına bir konudur. Konunun detayı hususunda yol haritası niteliğinde birçok veri karşımıza çıktığı kadar sosyolojinin kendi evrimsel sürecinde sanat tarihine katkı sağlayacak verilere de rastlanabilmektedir.
Günümüzün modernleşme anlayışı içerisinde bir kırılma noktasının varlığı da şuan itibariyle kendisini hissettirmekte… Kırılma noktası aslında modernleşme ve modern yerleşme sürecinin verileri olan ve nüfusla olan çarpan etkisiyle yatay yönlü bir alandan dikey yönlü bir alana doğrudan ulaşma isteği kırılmanın da galiba başlangıç noktası olsa gerek.
Konunun detayına dair verilerin oluşturduğu etki sadece bunlarla kalmayıp coğrafyanın, jeolojisinden jeomorfolojine kadar uzandığı gerçeğini de yerle bir edip kenara koyma gibi bir lükse sahip olmadığımızda bilinmelidir.
Neyse; çarpan etkisini konuşmaya devam edecek olursak, bütün matematiksel verilerin karşılığında vereceği sonucu da burada üç aşağı beş yukarı kestirip şunu rahatlıkla ifade edebiliriz. İfade edeceğimiz kavram sonunda söyleyeceğimizi baştan söylemenin verdiği gönül rahatlığıyla; şehirleşme kavramı olsa gerek… Şehir kurmak yetmez, tarih boyunca da yetmediği gerçeğini hep beraber niceliksel ve niteliksel verilerle biliyoruz. Şehir kuran ya da kurmaya yönelik çalışan, emek verenlerin harca katacakları ve sağlamlaştırıcı etkiye sahip bir kavramı da sürece entegre etmemiz gerektiğini unutmamalıyız. Kavram bir yönüyle eski fakat diğer yönüyle tarihsel şuurunu kaybetmiş sayılmaz ve şehirleşmenin tarihsel yüzü olan bu kavram “medeniyet” kavramıdır.
Şehirleşmenin kırılma noktası aslında medeniyetin getirdiği verilerin zihinsel altyapısını ne kadar önemseyip önemsemediğimiz gerçeği süreç içerisinde bizi daima bir uyandırma sürecine sevk etmiştir. Süreç sonuç ilişkisinde karşılaştığımız yapılar şehirleşmenin sadece yatay ve dikey yerleşme şartlarından ibaret olmadığını da göstermiştir. Sonrasını da konuşalım isterseniz. Fakat öncesinin sonrasına olan etkisini sadece kendi medeniyetinin verilerinden değil de, kültürel bir armoninin taşıdığı tüm renkleri bir araya getirme temaşasına da modernleşme ya da şehirleşme demek; galiba kaybolunduğu gerçeğinin yansımasıdır.
Çünkü insan yaşadığı yere benzemeye devam edecek ve yaşadığı yerin niteliksel verilerinin bir hayranlık ya da bir etkilenme ile beraber değişime uğraması bir kültürel etkilenme kavramından uzaklaşıldığını, daha doğrusu neyi nerede kaybettiğini hatırlamayacak olma durumuna yol alması da kültürel bir yozlaşmayı ya da içten içe çürümeyi de beraberinde getirebilir.
Paragrafın son cümlesine yaklaşırken Orhan Veli Kanık’ın şu sözleri oldum olası kıymetini korumaya devam etmiştir.
Cümleyi söylemeden şunu ifade edeyim. Yıllar sonra konunun üzerine dair birçok verinin işlenmesi halinde yer yer duyduğumuz, ne günlere kaldık ifadesine maruz kalmamak için, gerekli tedbirlerin çok yönlü alınması gerekmektedir. Yoksa Orhan Veli’nin dediği gibi;” Gemliğe doğru denizi göreceksin. Sakın şaşırma!” ifadesinde olduğu gibi, şaşırma yine bir hayrete kapı açar, fakat şaşkınlık yolda kaybolmaya neden olabilir.
Sağlıcakla kalın…