Kitle Psikolojisine dair

Dünyayı, ülkeleri veya daha alt kitleleri yönetenler, yaşadıkları veya hedefleri içerisindeki kitleleri kendi hedefleri doğrultusunda duygulandırmak ve düşündürmek için çok değişik psikolojik algı oluşturan metotlar uyguluyorlar.  Doğrusunu söylemem gerekirse farklı fikir ve düşünceleri barındıran binlerce milyonlarca insandan oluşan koskoca kitlelerin yönlendirilerek yönetilmesini çok önceleri birer komplo teorisi olarak görüyordum. Fakat kitle psikolojisi üzerinde çalışanları, bu konudaki başarılı operasyonları görünce yanıldığımı anladım.

 

Fikirlerinin ancak bir kitle üzerinde hayata geçirileceğini düşünenler, her şeyden evvel kitlelerin ruhu ve insanların bireysel psikolojisi üzerinde çalışıyorlar. Bir başka ifadeyle insanların düşüncelerini, duygularını değiştirilip bir başka karaktere dönüştürülerek beyinleri yıkanıyor. İnsanlar bir yığın olmaktan çıkarılarak bir hedef doğrultusunda tek zihniyetli kitle haline getiriliyor. Bunun için daima bilinçaltı kullanılıyor. En başta gelen yollardan biri kitlelere dini, mistik, millî veya ideolojik ulvi hedefler sunmaktır. Bu doğrultuda kişilere kendi hedeflerinden, varlıklarından hatta hayatlarından vazgeçmeleri üzerine uzun süreli büyü tesirinde telkinler yapılmaktadır. “Kitle hareketlerine göre kendine yeterli insan; aciz, sefil ve suçlu bir yaratıktır. Bu yaratığın tek kurtuluş yolu kendi kendini reddetmesinde ve kutsal bir topluluğun bağrında kendine yeni bir hayat bulmasındadır.” “Nasıl ki Hz. İbrahim Tanrı’ya bağlılığını ispat için sevgili oğlunu kurban etmeye hazır idiyse aşırı bir nazi veya komünist de kutsal amacına bağlılığını ispat için akrabalarını ve arkadaşlarını feda etmelidir.” Bu şekilde hipnoz edilen kişiler bir noktadan sonra kendisi için yaşamayı düşünemez hale gelir. Artık onun için kendi psikolojisi yoktur. İçinde bulunduğu kitlenin psikolojisi vardır. Varlığını kitlesi için feda etmeye hazır hale gelir. Bir kişi “yalnız bulunduğu zaman terbiyeli, münevver biriyken kitle halinde ise içgüdüleriyle hareket eden bir yaratığa dönüşür. Artık bir vahşidir. Sıradan bir insanın kendiliğinden gelişen şiddet eğilimlerine, merhametsizliğine, heyecanlarına ve kahramanlıklarına sahiptir. Kitle içindeki fert, rüzgârın istediği gibi kaldırdığı kum taneleri arasında bir tek kum tanesidir. ” “Av merakı ve kitlelerin gaddarlığı aynı kaynaktan çıkar. Müdafaasız bir zavallıyı paralarken pek alçak bir gaddarlık gösterirler. Fakat bu alçak gaddarlık filozofun gözünde köpeklerinin zavallı bir ceylanı nasıl paraladığını görmekten zevk alan ve bunun için toplanan avcıların alçak gaddarlığının yakın akrabasıdır.”  Bu kişiler kendisi gibi düşünmeyenleri amaçsız, karaktersiz olarak görürler. Kendileri ise hoşgörüsüz, kaba, bağnaz ve fanatik bir karaktere bürünürler. Gustave Le Bon’a göre böyle kitleler kolay tahrik olmaları zayıflıkları, abartılı davranışlarından dolayı çocuk ve kadınlara benzerler. Hitler de  “ Halk kitlesi kadın gibidir.” diyerek kitleye yaklaşımda bunu dikkate almıştır: “ Kitlelerin içgüdüsel kadınsı özyapısını anlamayan kimse, etkili bir söylevci olamaz. Düşün bir kadın erkekten ne umar? Doğruluk, kararlılık, güçlülük ve eylem. Tıpkı bir kadın gibi yığınlar da uçlar arasında dalgalanır durur.”  Bir kitle haline gelen topluluk, zekâca sıradan insanların altında yer alırlar.  Bundan dolayı kitleye en alt düzeydeki insana hitap eder gibi konuşulur. Kitlelerin duygularına yönelik telkinler yapılır. Kitlenin aklına ve mantığına genelde seslenilmez. Zira kitlelerin aklına hitap etmek, iktidar güdücülerin hedeflerine zarar verebilir. Onlara göre kitlenin bir şeyleri anlamasına gerek yoktur, onlara sadakatle inanması yeterlidir. “İman sahibi kişilere, mantıklarıyla değil, kalpleriyle mutlak gerçeği aramaları telkin edilir. Rudolph Hess, 1934’te Nazi Partisi önünde yemin ederken dinleyenlere şöyle bir öğütte bulunmuştu: ‘Adolph Hitler’i aklınız ile araştırmayın; hepiniz onu kalplerinizin gücüyle bulacaksınız.’ Bir kitle hareketi kendi öğretisini haklı kılmaya ve akla hitap eder duruma getirmeye başladığı zaman, bu onun dinamik aşamasının bitmiş olduğunun bir işaretidir…”

 

“Aktif kitle hareketleri, taraftarlarıyla dünya gerçekleri arasına gerçekleri örten bir perde koymaya uğraşırlar. Bunu, mutlak ve son gerçeğin kendi öğretileri içinde bulunduğunu ve bunun dışında başka bir gerçek ve kesinlik bulunmadığını telkin etmek yoluyla yaparlar… Duygularının ve aklının bulgularına dayanmak ihanet ve kâfirliktir. Bir inancı mümkün kılmanın ne denli inançsızlık gerektiğini görmek dehşet vericidir.” Kitle öyle bir hale gelir ki gerçeklere karşı kulaklarını tıkar, gözlerini kapar.  Bu noktadan sonra onların mantığına hitap ederek sonuç almak imkânsızdır.

 

Geleneksel kitleler genellikle itaate meyillidirler. İtaati büyük bir meziyet olarak görüp iman eder gibi davranırlar. Liderlerine hatasız ve yanılmazlık vasıflarını verirler. Liderlerinde bir hata ve yanlış görüldüğünde bunları onun yapmadığına başkalarının yaptığına inanırlar. Liderlerine bir nevi tanrısal vasıflar yüklerler. Liderler kitlenin bu özelliğini bildikleri için her olumsuz olayı başkasına ve düşmana yükler ve onları suçlar.  Zira  “Halk büyük bir yalana küçük bir yalandan daha çabuk inanacaktır, bir yalan kırk kez yinelenince halk er geç inanır.”   Nitekim Hitler bir yanlış yaptığında sorumluluğu ve suçu yardımcısına yüklerdi.  Bir toplumu kendisine bağlamak isteyenler toplumun değerlerini ve duygularını kullanırlar. Toplumu bilimsel ve evrensel değerler bağlamında düşünen konuma getirmeyi asla istemezler. Çünkü akleden ve bilimsel mantığa sahip toplumlar, hükmetmek isteyenlere boğun eğmezler. Daha çok evrensel ve insani değerler üzerinde halkın iştirak ettiği ortak yönetimi talep ederler.    

                

Kitleler ancak kendine inanan ve duygularıyla hareket eden liderleri benimserler. Liderler halkın karşısında bu tespiti dikkate alarak konuşurlar ve kitlenin de kendisi gibi inanması için çaba gösterirler. Bireyler de kitle liderine yanındaki bireyden daha fazla bir sevgiyle bağlanır. Kitlenin gözünü kırpmadan ölümün karşısı çıkabilmesi için bir şekilde inandırılması şarttır. “Hitler seksen milyon Alman’a üniformalar giydirerek onlara muhteşem ve kanlı bir opera oynatmıştır.”

      

İnsanlar mevki ve makamı severler. Kitleyi psikolojik olarak esir almak isteyenler, kitlesindeki uygun gördüğü insanlara mevki makam dağıtarak kendisine bağlar.

         

Kitleyi yönlendirenler, kitlenin ekonomik, siyasi ve kültürel konumunu, sıkıntılarını, bunalımlarını analiz ederek bunları kitleyi kendisine bağlamak için kullanır. Kitlenin gerçekleri görmemesi için duyguları sürekli zinde tutan hayallerden bahsederler.

     

 Kitlenin en az yarısını oluşturan kadınlar üzerinde bilhassa çalışırlar. Hitler kitleyi yönlendirirken buna dikkat etmiştir: “…dinleyiciler arasında kadınların önemi çok büyüktür. Kadınlar çoğunlukla başı çeker, ardından çocuklar gelir, sonunda tüm aileyi ele geçirdiğimde bunları babalar da izler.”

     

İnsanların çoğu gücü sever ve ondan etkilenirler. Bunun için kitleye talip olanlar, gücü temsil eden ihtişamlı törenler düzenlerler. Yine halkın hafızasında mükemmel tesir bırakan sembol yatırımlar yaparlar.

           Halkın hafızasında travma oluşturmuş geçmiş hadiseleri hatırlatarak veya kaotik senaryolarla kitleyi korkuturlar. Korku, endişe, şüphe gibi duygular bulaşıcı olduğundan insandan insana buradan da topluma sirayet eder. Böylece insanların komşusundan arkadaşından korkması ve şüphelenmesi sağlanır. Korku ortamı içinde olan toplum insani değerlerini unutarak tıpkı bir hayvan gibi temel ihtiyaçlarına odaklanır. Çünkü kendi yaşamı, güvenliği beslenmesi tehlikeye girmiştir. Böylece kişi ve toplum, hayvanlarda görülen sürü psikolojisiyle hareket eder.  Nasıl bir hayvan, sadece kendi canını, beslenmesini düşünürse insan da o hale gelir.

        

Kitle yöneticileri, kendi kitlesini hep bir arada aktif tutmak için kendilerine bir düşman oluştururlar. Bu düşmandan nefret etmek için birçok argüman üretirler. Yahudilerin imha edilmesini arzu edip etmediği sorulduğu zaman Hitler şöyle cevap vermişti: “Hayır... İmha edersek onları yeniden yaratmamız gerekecektir. Sadece ismen değil, cismen mevcut bir düşmanımızın bulunması esastır.” Kitlesel nefret üretmek kitle içindeki en aykırı kişileri dahi birleştirir. Hitler Yahudileri düşman ederken sadece Almanları değil, Yahudilerden nefret eden Polonyalıların, Romenlerin ve Macarlarında duygularına hitap etmiştir.

      

Bir kitle lideri, eğer bir başarısızlık yaşarsa bunu düşmanın sinsi planlarına, başarıyı ise kendisinin üstün marifetine bağlar. Kitle lideri halka mütevazı, onlardan biri olduğunu göstermeye çalışır. Fakat aynı oranda ihtiras, nefret, kibir taşır. Kitle hareketi lideri, eğer halk nazarında inandırıcılığını kaybederse istikbali için zor kullanmaktan çekinmez. Bunun için her kitle hareketi bir silahlı güce ihtiyaç duyar. “Koyu bir Hristiyan olmasına rağmen tarihçi K.S. Latourette şu durumu kabul etmek zorunda kalmıştır: ‘Her ne kadar İsa'nın ruhu ve silahlı askerler birbiriyle hiç bağdaşmayan zıt şeylerse de ve her ne kadar tarihi bir gerçeği açıklamak üzücüyse de Hristiyanlığın yaşamasını silahlı askerler mümkün kılmıştır.’”

Kitle hareketinin doğmasında ve büyümesinde karizmatik liderin önemi tartışma götürmez. Lider olmadan kitle hareketi olmaz. “Kitle lideri hâlâ ilk insan topluluğundaki korkulan ilk babadır, kitle sınırsız güç tarafından egemenlik altında tutulma eğilimindedir, otoriteye hayli düşkünlüğü vardır.”  Liderde yaratıcılık, zeka, nefret, cesaret, özgüven ve sağlam bir irade olmalıdır. “Kitle hareketi liderliğinde fikir kalitesinin büyük bir rol oynamadığı görülmektedir. Önemli olan, kibirli, hatta küstahça davranmak, başkalarının fikirlerini tamamen önemsiz saymak ve dünyaya toptan meydan okumaktır. Etkili liderlikte bir dereceye kadar şarlatanlık gereklidir. Gerçekleri kasten yanlış aksettirmeksizin bir kitle hareketi oluşturmak imkânsızdır. Elle tutulur cinsten menfaatler, bir taraftar grubunda ölümü göze alacak derecede bağlılık yaratamaz. Lider, pratik ve gerçekçi olmak zorundadır fakat buna rağmen konuşmalarında bir hayalci ve idealistin dilini Lider kullanmalıdır.”  Lider şartların olgunlaştığını gördükten sonra kitle hareketine yön vermeye çalışır. Eğer şartlar elverişli değilse lider ne kadar yetenekli olursa olsun kimseyi yerinden oynatamaz. 

          

Şüphesiz ki kitle hareketini etki altına alan en önemli unsur sözdür. Bir kitle hareketi etkili söz olmadan oluşturulamaz. Öyle ki kitledeki bütün hareketler sözle meydana getirilir.  Bir kitleye hitap etmek özel bir kabiliyeti gerektirir. Bu bakımdan kitle hareketi oluşturmak isteyenler güzel konuşma ve yazma yeteneğine sahip olmalıdır. Sözle bir kitle hareketi oluşturulduğu gibi aynı şekilde yerle bir edilebilir. “Söz ustalarının bulunmadığı veya yazıların ve sözlerin şikâyet taşımadığı yerlerde, yönetim ne kadar beceriksiz ve kötü olursa olsun, kendi kendine çöküp gidinceye kadar iktidarda kalır.” Unutulmalıdır ki kitle hareketlerinin rehberliğini söz ustaları, hayata geçirilmesini fanatikler, yöneticiliğini de eylem adamları yaparlar.  

                  

Kitle hareketi, medyayı, edebiyatı, sanatı, bilimi kendi hizmetlerinde kullanmak ister. Bunun yanında kitle hareketinin canlılığını koruması için aydın, gazeteci azınlığına ihtiyaç vardır.

             

Buraya kadar yazdıklarımdan kitleleri aşağıladığım, kötülediğim anlamını sakın çıkarmayın. Ben sadece geniş kitlelerin bazı psikolojik hallerini ve kitleleri kendi ideolojileri ve çıkarları doğrultusunda kullanmak isteyenlerin kitleye yönelik psikolojik operasyonlarını açıklamaya çalıştım. Kitlelerin bu operasyonlara alet olmaması için eğitim ve öğretimin toplumun her bireyine ulaşması şarttır. Toplumu hayallerden değil, mutlak suretle hak, adalet, hukuk, hürriyet, sevgi, vidan, akıl ve bilim üzerinden hareket ettirecek şuura ulaştırmak gerekiyor.  Şüphesiz ki sosyal bir varlık olan insanın bir kitle oluşturmasından daha doğal bir şey olamaz. Bir kitle olmanın sosyal, kültürel, ekonomik, siyasal ve psikolojik gibi birçok bakımdan faydası varıdır. Bu ise ayrı ve uzun bir yazının konusudur.  

 

 

 

Kaynaklar

Walter C. Langer, Hitlerin Psikopatolojisi, Donkişot Yayınları, İstanbul,2007.

Sıgmund Freud, Kitle Psikolojisi, Say Yayınları, 4. Baskı, İstanbul, 2017.

Gustave Le Bon, Kitleler Psikolojisi, Alter Yayınları, 1. Baskı, Ankara, 2009.

 Eric Hoffer, Kesin İnançlılar Kitle Hareketlerinin Anatomisi, Tur Yayınları,3. Baskı,İstanbul

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.