Musibet ve hastalıklar inanmış iman etmiş insanlar için yükseliş merdivenidir.
Bir Müslüman, Allah'ın her emrini dinledikçe ve her yasağından sakındıkça manen yükselir. Bu yükselme musibet ve hastalıklara sabır yoluyla gerçekleşir. Maruz kaldığı musibetler insana aciz bir kul olduğunu, ve trafik kazalarından sellere, fırtınalara kadar hiçbir hadiseyi önleyecek güce sahip olamadığını tam ders verir.
Hastalıklar da aynı dersi insanın iç aleminde tekrarlar. Harici tesirler gibi kendi bedenindeki olaylara da söz geçiremediğini çok iyi anlayan insan, tedavi için gerekli tedbirleri aldıktan sonra, kendine malik olamadığının şuuru ile Rabbine tevekkül eder ve şifayı ondan bekler. Bu hal mümin için büyük bir terakkidir.
Bazı sıkıntılar vardır ki, kulun irade ve gücünü aşar.
Başımıza gelen musibetlerden hangisinin imtihan, hangisinin hatamızın karşılığı, hangisinin Allah’ın hediyesi olduğunu sınıflandırma imkânımız yoktur. Biz hepsinin de imtihan, hepsinin de hatâlarımızın karşılığı, hepsinin de Allah’ın hediyesi olduğunu düşünmemiz ve kusurumuz varsa tövbe etmemiz gerekir. Yani bir hastalıkta birden fazla tecellî görmeliyiz.
Başımıza gelen hastalığın hayır mı yoksa şer mi olduğunu bizler bilemeyiz.
Bizler olayların sadece görünen kısmını görür anlar ve ona göre yorum yaparız. Halbuki olayların bizim bilmediğimiz nice hikmetleri vardır. Bunu ancak Allah(cc) bilir. Bize düşen ye’se kapılmadan, Vardır bunda da bir hayır diyerek Allah’a teslim olmaktır. Böyle yapmazsak ne olur. Hem Allah’a isyan etmiş hem de kendimize zarar vermiş oluruz. Daima Rabbimizden hakkımızda hayırlı olanı dilemeli sabretmeli Allah(cc) teslim olmalıyız.
Hepimiz biliyoruzki sağlığımız dünyadaki en önemli varlığımızdır.
Sağlıklı bireyler olabilmek içinde bize emanet olarak verilen bedenimize ihanet etmememiz gerekmektedir. Bedenimize zarar verecek her şeyden uzak durmak sağlıklı birey olarak hayatımızı sürdürmemize büyük katkı sağlayacaktır.
Alınan tedbirlere rağmen bedenimizde meydana gelecek görünür ve görünmez hastalıkları atlatmanın ve sağlığımıza geri kavuşmak içinde elbette doktora başvurmamız şarttır.
Hastaneye başvuran her hasta için de doktor çok önemlidir.
Özellike bizim toplumumuzda hasta ilk önce doktorun tavrına, tarzına özellikle de sıcak davranışına bakar. İlk iletişim çok önemlidir hasta için. O sıcaklığı ve yakınlığı bulduğu anda o doktoru hiç bırakmak istemez.
Hasta için doktor, doktor için hasta konusunda ben şahsen hastanın ve hasta yakınlarının doktora olan güveni sayesinde doktorun işinin kolaylaştığına inanlardanım.
Tıpkı benim ve ailemizin bir hafta öncesinde sırtımızı yasladığımız babamızın Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yapılan ameliyatı öncesi ve sonrasında Başhekim Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Ali Kayğın Hocamıza duyduğumuz güven gibi. Ben inanıyorum ki hocamıza olan güvenimiz hocamızın işini kolaylaştırdı.
Anadolu da bazı riskli hastalık ve ameliyatlar söz konusu olduğunda toplumun genelinin ağzından hemen şu cümleler dökülür.
Başka hocalarada mı baktırsanız?
Ankara’da bir hoca varmış, İstanbulda’ki hoca şöyle yapmış falan filan. Halbu ki hastanın gittiği doktor zaten hastalığı tesbit etmiş, tedavi konusunda da ne yapması gerektiğini en iyi o biliyor. Yeterki siz doktorlarımıza olan inancınızı kaybetmeyin.
Ben babamın ameliyatı sebebi ile öncelikle teşhisinden, ameliyatına bütün tedavi sürecinde kendine olan özgüveninden dolayı Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekim Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Ali Kayğın hocam başta olmak üzere Kalp Damar Cerrahisi Biriminde görev yapan değerli hocamın ekibini yürekten kutluyorum.
Allah kendilerinden razı olsun.
Göstermiş oldukları ilgi ve alakaya sonsuz teşekkür ediyorum.
Sağlık hizmetlerinde kalite ölçütü olarak hasta memnuniyeti çok önemlidir. Hasta memnuniyeti sonuçları, kalite değerlendirmesinde,sağlık bakım hizmetlerinin şekillenmesinde ve yönetiminde çok değerlidir. Ben inanıyorum ki yatan hastaların çok büyük bir bölümü hastaneden memnundur.
Hasta memnuniyeti de klinik sonuçları kadar önemlidir. Ancak sağlık hizmetlerinin üretildiği anda tüketilen ve depolanamayan bir özellik gösteriyor olması, bu hizmetin kalitesinin ölçülmesini güçleştirmektedir.
İşte bu yüzden bir hasta yakını olarak bu yazıyı kaleme alma ihtiyacı duydum.Ve söz uçar yazı kalır düşüncesi ile hocalarımızın yüreği kadar temiz beyaz önlüklerinin bir köşesine not düşmek istedim. Bana göre hasta memnuniyeti subjektif bir hasta/hasta yakını algısı olmakla birlikte, sağlık hizmeti kalitesinin en önemli göstergesi olarak kabul edilmelidir.
Diğer taraftan kıymetli babamızın hastalığına teşhis koymak için adeta ine ile kuyu kazarak adım adım ilerleyip babamızın Prof. Dr. Mehmet Ali Kayğın hocama kadar gitmesine vesile olan Nöroloji Doktoru Esin Göğebakan hocama, hastalık ve tedavi sürecinde Ağabeyiliğini ilgi ve alakasını heran yanımızda hissettiğimiz Atatürk Ünüversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Turgut Göğebakan hocama ve Erzurum Barosu Başkanı Avukat Talat Göğebakan’a, bu süreçte bir an olsun bizi yalnız bırakmayan değerli dostum, kardeşim Erzurum DSİ Erzurum Bölge Müdürü Oğuzhan Yavuz ve ekibine, özellikle Destek Hizmetleri Şube Müdürü Kemalettin Yentimur’a, aynı anadan doğmasakta dünya ahiret candan öte can dediğim kardeşlerime, uzaktan yakından dualarını esirgemeyen hastaneye gelen, arayan, soran ve sosyal medyadan samimi duygularını bizlerle paylaşan bütün dost, arkadaş ve akrabalarıma en kalbi duygularımla teşekkür ediyorum.
Allah cümle hastalara şifa versin.
Erzurum ve Erzurum’lu olarak bu değerlere sahip çıkmamız bizim en önemli vazifemizdir.