Eğitim ve öğretim meselesini; kamu kurumları nezdinde bir kenara yazıp, özel eğitim kurumlarının ve kurs merkezlerinin işlevselliği ve bu yönde atanamamış fakat ekmeğini kazanma ve gönül işi olan fedakârlık isteyen ve bu sürecin bir ülke geleceğini ne kadar ilgilendirdiği hususunda; eğitime dair ve gelecekteki yerini irdelemekte ülke geleceği açısından elzemdir.
Tabi burada eğitimin anekdotları hususunda yani bir başarı hikâyesinden, diğer yandan bir başarı kavramından bahsedecek değilim; başarı ya da eğitime dair birçok motive edici cümle önemli fakat eğitim ve öğretimde ki bu yolculuk nereye ve milli bir hedef olan eğitim planı ne ya da ne değil… Diğer yandan bir eleştiriden ziyade eğitimin tamamındaki başarı kavramına ne anlam yüklediğimiz de önemli…
Kamu kurumlarındaki eğitim neferlerinin istek ve talepleri elbette dikkate alınıyordur; fakat eksik kalan kısımda ise; Türkiye Yüzyılı düşüncesi ve vizyonuna yakışmayan ve birçok konuda bu vizyona verilen destek; sahada yetersiz bilgi ve birikimden yoksun insanların eli altında sendikacılık faaliyetleri adı altında rant kavgasına dönüşmüş durumda… Bugün emmi dayı referansı adı altında hangi sendikaya bağlı ise o sendikanın düşünceleri hususunda yürüyen bir mekanizmanın sağlık koşulları eğitim hususunda iyi değerlendirilmelidir. Tabi bura da sendika kavramına karşı olduğumuz anlamı çıkmasın söz konusu şayet eğitimse ve bir ülkenin geleceği bir eğitimden geçiyorsa; bura da herkesin liyakatli yöneticilere ve alanında yetişmiş öğretmenlere olan ihtiyacı fazladır. Daha açık konuşmak gerekirse şu zihniyette olan bir eğitim öğretim anlayışından bir reel veri ortaya çıkmaz. Şu zihniyet derken; aslında nasıl olsa maaş yatıyor; zihniyetinden bahsediyorum. Sonuçta mesele Milli Eğitim mi yoksa sendika eğitimi mi bu konu masa da her daim yerini korumalıdır.
Elbette ümitsiz değiliz; gençliğin eğitimi ve öğretimi hususunda gerekli çaba ve azim gösterilmekte ve bu yönde Milli Eğitim nezdinde gerekli tedbirlerin alındığı kanaatindeyim. Fakat yeterli mi kısmında ise; şu cümle önem arz ediyor; iyinin her daim daha iyisi vardır. Ve daha iyisi düşüncesiyle vizyoner bir anlayışla emek ve çaba gösterilmelidir.
Eğitim de özel sektörün katkısı elbette var fakat burada da ciddi anlamda problemler yer almakta… Özetin özeti niteliğinde;
1.Devlet kurumlarında öğretmenlik mesleğini icra eden öğretmenlerin boş vakitlerini değerlendirmek düşüncesiyle; eğitim kurumu açması ya da özel bir kurs merkezinde el altından görev alması; sahanın getirilerinden biri
Şimdi bu maddenin getirisi ve götürüsü hususunda; resmiyette kendini göstermeyen fakat ailesi ya da yakın akrabaları üzerine kurum açanlar ve okuldaki öğrenciyi kurs merkezlerinde çalıştığı yönünde bir yönlendirilmeye tabi tutulması durumunu beraberinde getirdiği gibi; Destekleme ve Yetiştirme Kurslarının niteliğinin etkilenmesi durumu… Tabi burada sahanın denetim mekanizmanın işlevselliği önemli. Çünkü teori; pratik de farklılık gösterebilir.
2.Birinci maddenin devamı niteliğinde KPSS ye hazırlanan eğitim mezunlarının; özel sektör de ekmek derdinde olması; fakat bu gibi durumlardan kaynaklı istihdamının sağlanamaması eğitim de yeterli puanı alamayan öğretmenlerin istihdamının azalmasına neden olmaktadır. Diğer taraftan mezun sayısının fazla olması da ayrı bir mevzu elbette.
3.Özel sektör hususunda şunu da konuşmak gerekir. Elbette kapitalist bir eğitim anlayışından ziya de; parayı veren düdüğü çalar mantığına bağlı; parası olan fakat eğitim ve öğretimle yakından uzaktan alakası olmayan insanların, yatırım adı altında ya da daha ilginci Eğitim işletici gibi bir mantıkla kurs ya da özel okul mantığı altında eğitim ve öğretim mekanizmasına dâhil olması da ayrı bir mevzu, şayet mesele eğitim ve gelecekse, sadece vergi vermesi yetmez hesap verilmesi de gerekir.
Konuyu derleyecek olursak; sadece burası mı elbette hayır. Eğitime dair konuşulacak yazılacak birçok husus var bu sadece bir kısmı ve saha da bu konularla ilgili elbette çalışmalar vardır; takip ve incelemeler elbette söz konusudur. Kimseyi suçlamak gibi ya da şahsa yönelik bir durumdan ziyade eğitim ve gelecek hususunda vizyoner bir bakış açısına sahip olmak gerektiği kanaatindeyim.
4.Dördüncü maddenin içeriğinde ise disiplin anlayışından kim ne anlamalı, disiplin gerçekten gerekli mi sorusunun cevabı iyi bir eğitim öğretimin sağlam bir şekilde planlanması beraberinde disiplini getirecektir.
5.Eğitimin saç ayakları niteliğinde Veli, Öğrenci ve Öğretmen üçlüsünün koalisyonu ve bunların sağlam yöneticiler eşliğinde koordine edilmesi eğitim ve öğretime yönelik sorunların kaynağının bir nebze azalmasına katkı sağlayacaktır.
6.Özel ders sayısında ki artış miktarı da özel ve kamu kurumlarında öğretime yönelik çalışmaların yeterliliği hususunda yeterli veri sağlayacaktır.
7.Matematikleştirilmiş eğitime dair gelişmeler konusunda, sayısal dersler önemli ancak sosyal bilimler nezdinde sosyal bilimler niteliğinde ki derslerin değerinin gözden geçirilmesi de galiba önemli başlıklardan biri olsa gerek.
Konunun derlenmesi kısmından devam edecek olursak; eğitim tarihi yönünden olaya bakıldığında ve kendi tarihimizden gelen eğitim anlayışı ve dünyanın eğitim ve öğretim mekanizması içerisinde kültürümüze olan yakınlığını, pergelin sabit kısmının Anadolu kültüründe yer edinirken, diğer kısmının da dünyayı ve gelecekte olması gerekenlere yönelik; yani teknolojinin varlığına yönelik çalışmalar önem arz etmektedir. Buradan hiçbir şey yapılmadığı anlamı çıkartılmasın fakat Milli Eğitim hususunda daha çok çalışmalıyız.
Kalın sağlıcakla…