İnsan sosyal bir varlıktır. Biyolojik bir varlıktır. İnsan ideolojik bir varlıktır. İnsan eşrefi mahlukattır. En güzel şeylere layıktır.
İnsan eğitilirse, terbiye edilirse, tarihiyle barışık, kültürüyle bütünleşmiş, inandığı neyse ona göre davranıyorsa değil yerdeki karıncayı yola düşen bir kırılmış yaprağa bile zarar vermez.
İnsan inanan, düşünen ve düşünme fonksiyonlarına sahip bir varlık olması nedeniyle eğitilebilir, terbiye edilebilir, vatan ve millet uğruna güzel şeyler yapabilir.
O halde şu soru sorulabilir? Peki neden sokaklar gittikçe korkulan yerlere dönüştü? Neden insanlar birbirine güvenmiyor? Neden yaşlı ana ve babalar sahipsiz bakılmıyor? Dövülüp kenara köşeye atılıyor?
Eğer bir toplumda bunlar yapılıyorsa toplumsal olarak eğitimde sınıfta kalmışız. Öncelikle ana ve babayı eğitememişiz. Peki nerede eğiteceğiz? Türkiye Cumhuriyetinde yani mevcut okullarda...
Okullar, mektepler eğitim ve öğretimin merkezidir. Olmazsa olmazıdır. Bugün bir milyondan fazla öğretmen kadrosu var. On sekiz milyon öğrencisi olan bir ülkeyiz. İki yüzden fazla üniversitesi, on binlerce akademisyeni olan bir ülkeyiz.
Yüz bin civarında camisi, iki yüz bine yakın din görevlisi olan bir ülkeyiz.. Yani seksen dört milyon insanın yaklaşık yirmi iki milyonu doğrudan eğitimle ilgili. İyide hala neden bu yanlışlıklar yapılıyor?
Demek ki eğitim ve öğretimde aksayan çok şey var. Eğer bir ülkede anarşi ve terör can almaya, ülkeye maddi ve manevi zarar vermeye devam ediyorsa orada eğitim ve öğretimden söz edilemez.
Eğer ülkede insan sağlığına zarar veren maddelerin kullanımı 13-14 yaşına inmişse kimse kusura kalmasın orada eğitim ve öğretimden söz edemez.
Eğer bir ülkede ceza evleri dolup taşıyorsa, hala yeni ceza evleri yapılıyorsa orada eğitim ve öğretimden söz edilemez.
Eğer bir ülkede çocuk gelinlerden söz ediliyorsa öğretmenlerde, imamlarda , etkili ve yetkili olanlar kusura kalmasınlar görevlerini yapmamaktadırlar.
Eğitim bir insan unsurunun; kendine, ailesine, milletine, insanlığa ve Allaha karşı görev ve sorumluluklarını yapabilecek şekilde beden ve şuur kabiliyetlerinin eğitilip, geliştirilip, yüceltilmesi sanatıdır. Eğer bu tanıma göre insanınızı daha anne karnından itibaren eğitiyor, çocuğa helal lokma yediriyorsanız işinizi yapıyorsunuz demektir.
İnsanı eğitirken aynı zamanda disiplinize etmek zorundasınız. Disiplin; inançla doğan ve yaşayan, eğitimle gelişen, karar, emir, istişare ve itaat birliğini doğuran ruhi bir bağdır. İnsanımıza bu özelliği verebilirsek o insan ne dağda, nede şehirde eşkıyalık yapar.
Demek ki problemlerimizin çözümü okullarda, Öğretmenlerde, ana ve babalardadır. Şüphesiz ülkede televizyonlar toplumun ahlakını ifsat ederken, sokaklarda ağza alınamayacak küfürler havada uçuşurken, küçük yaşlarda kızlar evlendirilirken, sigara, alkol ve uyuşturucu yaşı aşağılara düşüyorsa Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, gazete ve televizyonlar suçludur.
Sonuç olarak terbiye insanın vaz geçemeyeceği hayattaki en önemli şeyidir. Bu eğitimle sağlanır. Disiplinle korunur. Bütün bu işler devletin okulunda , devletin denetim ve gözetiminde yapılmalıdır. Devlet bu işleri şansa bırakamaz. Devlet kendinden başka hiç bir özel veya tüzel kişilere bu görevini devredemez.
Kim ne derse desin Türkiye'de eğitim ve öğretim yapılabilseydi bugün bizim ne Güneydoğu Anadolu'da terör ve ayrılıkçı hareketler, nede çocuk yaşta gelinler olmazdı. Hakkın ve adaletin tecelli ettiği, hür insanların bir ülkesi olurdu. Hiç kimse şurada veya burada sesini yükseltemez, başkalarına hakaret etmezdi. Edemezdi.
İşte o zaman Anadolu topraklarından yeni bir medeniyet fışkırır ve Muhteşem Türkiye ideali hayat bulurdu.