Neyi dert etti insanoğlu kendine… Tarihin başlangıcına imza atacaksın öyle mi? Tarih satır satır yazının keşfiyle başlayacak. Bir milat noktasının ilkini duvara düştüğü birkaç notla yansıtacak insanoğlu.
Önemli mi evet önemli…
Kim okudu dersiniz ilk yazıyı… İşaretler silsilenin devamı Sümerlere kadar uzanmakta… Tarihe düştükleri not, arkeolojik kazılar da, coğrafyanın kendi alanı içinde, tarihin süzgecinden geçtikten sonra hafızalarda yerini alacaktır.
Sonrası mı?
Buyurun…
Kaynağı doğanın hareketlerinden, mevsimlerden, güneş ışınlarının gölgede ki yönünün değeri kadar, Ay’ın hareketlerinin gözlem metodu altında işlenip, sağlıklı bilginin işletilmesi için, ön veri oluşturması aşikârdır.
Çevreyi tanıma gayretinde ki bilgiyi elde eden insanoğlu, beynin işletilmesi için matematiksel verilerin pratikte ki yerini keşfetti, fakat bir şey yine eksikti. Büyük medeniyetlere ev sahipliği yapan, jeomorfolojik alanların tespiti de bu süreçte önemli idi. Tarım faaliyetleri ve su kaynaklarının varlığı medeniyetlerin gelişmesi ve ilerlemesinde coğrafi şartların önemini bir kez daha hatırlatacaktır.
Dünyanın evrendeki yeri ile kendi ekseni etrafında dönüş yönünün ve bir çizginin diğer çizgi ile arasındaki açı, varlığın ispatı derecesinde önemli demek hafif kalır. Bilginin inşası esnasında insanın uzay boşluğunda yapacağı yolculuk tarihin derinliklerinden gelen epistemolojik ve matematiksel bilgi, coğrafi bilginin keşfi, beraberinde tarihsel bağlamda olan bağı, geleceğin beyinlerinde yerini daha da hissettirecek şekilde yer alacak olması kaçınılmazdır.
Yeni modern ve çağın gerektirdiği bilgiyi inşa etmek, çok bir vakit almadı gibi gözükse de, aslında yapbozun parçalarından bir tanesinin eksik olması tamamlanacak olan bir resmin kompozisyonun anlamdaki nirengi noktasını kaybetmesine neden olacaktır.
Fakat burada… Tarih ve Coğrafyanın kendine düşeni yapması, bilginin aktarımında önem taşımaktadır. Tarihsel süreçte bu yeterli mi diye sormayın. Uygarlıkların kültürlenme süreci etki tepki sürecinde dün bir, bugün iki mantığıyla gerçekleşecek değildir. Ticaretin uygarlıklar arasında matematiksel bağlamı, bilginin felsefede ki boyutuyla değerlendirildiğinde daha bir anlam kazanacaktır.
Sonuçta…
Tarihin uçsuz bucaksız süzgecinden, un elercesine elediği bilgi birikiminin nesilden nesillere aktarımı sözlü ve yazılı eserlerle gerçekleşti fakat ilmi noktada her daim öğrenilecek yeni bilgilerin olduğunu düşünmesi ve bunun hayatın saatlik süzgeci içinde yaşayacaklarının öğrenilmiş bilgi ya da tecrübe edinilmiş bilgiye olan yolculuğu, insan için bitecek gibi gözükmüyor.