Ahilik ve Mesleki Eğitim

Türkçe “akı” yani “cömert” kavramından türetildiği de ifade edilen “Ahî” kelimesi görünüşte Arapça “kardeş” anlamında gelen “Ah” kelimesinin mütekellim “ya”sı ile kullanılışından ibarettir. Anadolu’da bu kelime Farsça çoğul eki ilave edilerek “Ahiyan” (Ahîler) şeklinde de kullanılmıştır” (Bayram, 1991: 3).

Temelde Kur’an’a ve Hz. Peygamber’in sünnetine dayandırılan prensipleriyle İslâmî anlayışa doğrudan bağlı olan Ahîliğin, tasavvufta önemli bir yeri bulunan “uhuvvet”i hatırlatmasından dolayı da kolayca yayılması ve kabul görmesi mümkün olmuştur (Kazıcı, 1988: 540). Teşkilatın kökeni, İslam toplumunda hicretin ikinci yüzyılından beri bilinen fütüvvet birliklerinin bir araya gelmesiyle kurulmuş olan fütüvvet teşkilatına dayanmaktadır (Şahin, 2006: 299).

Halife Nâsır, fütüvvet teşkilatlarını kendisine bağlamak ve nüfuzunu da genişletmek düşüncesiyle Anadolu Selçuklu Devleti’yle I. Gıyâseddîn Keyhüsrev zamanında 1204’te temas kurduktan sonra I. Gıyâseddîn Keyhüsrev, hocası Mecdüddîn İshak’ı (Sadreddîn Konevî’nin babası) Bağdat’a Halife Nâsır’a elçi olarak göndermiştir. Mecdüddîn İshak dönüşünde Muhyiddîn İbnü’l-Arabî, Evhadüddîn-i Kirmânî ve Şeyh Nasîrüddîn Mahmûd el-Hôyî gibi büyük mürşid ve mutasavvıfları Anadolu’ya getirmiştir (Kazıcı, 1988: 540). Getirilen bu kişiler arasında sanatkârlar da bulunmaktaydı ve bu insanların korunması gerekiyordu. Ahî Teşkilatı’nın kuruluş amaçlarından biri, belki de en önemlisi, Anadolu’ya gelen bu sanat erbabı kişileri himaye etmek, sanatlarını icra etmelerine imkân vermek ve bunlar arasındaki ilişkileri düzenlemek olmuştur (Bayram, 1995: 35).

Ahîlik, Anadolu Selçukluları zamanında kurulmuş Türk fütüvvet hareketi (denebilecek) kuruluşun adıdır (Bayram, 1991: 5). Ahî Evran, ahlâkla sanatın ve konukseverliğin uyumlu bir birleşimi olarak kurduğu Ahîliği, o denli itibarlı bir duruma getirmiştir ki bu kurum, yüzyıllar süresince bütün esnaf, sanatkâr ve meslek erbabına yön vermiş, çalışmalarını düzenlemiştir (Çağatay, 1997: 215). Sultan Alâeddin Keykubâd’ın Ahîlerle son derece iyi ilişkiler içinde olması sonucunda, teşkilat başta başkent Konya olmak üzere bütün Anadolu’da hızlı bir yayılma göstermiştir. Sultan Alâeddin Keykubâd’ın saltanatından kısa bir süre sonra başlayan Moğol istilasının (oluşturduğu) kargaşa ortamı, toplum nezdinde siyasi iktidardan ziyade, ahîleri ve ahî liderlerini ön plana çıkarmıştır. Merkezi otoritenin her geçen gün gücünü yitirdiği 1240 yılındaki Babaîler İsyanı ve 1243’teki Kösedağ yenilgisi sonrası dönemde, Anadolu’nun kasaba ve köylerinde merkezî otorite neredeyse tamamen kaybolmuş, bu otorite boşluğunu hemen her yerde kurulan Ahî birlikleri doldurmuştur (Şahin, 2006: 302).

Anadolu Selçuklu Devleti zamanında bu birlikler mesleklere ait problemleri halletmekte ve devlet ile olan münasebetleri düzenlemekteydiler. Mal ve kalite kontrolü, fiyat tespiti, bu birliklerin asli görevi idi. Bu dönemde, teşkilata ilk defa girenlere yiğit veya çırak adı verilir, ahîlik daha sonra kazanılırdı. Esnaf birliklerinin başında şeyh, halife veya nakibler, bütün esnafın en üst makamında ise şeyhü’l-meşâyih bulunuyordu. Ayrıca mesleğin geleceği açısından çırakların yetiştirilmesine de çok büyük önem veriliyordu (Kazıcı, 1988: 541).

İlk Osmanlı padişahlarının ve vezirlerinin çoğunun ahî teşkilatına mensup şeyhler olduğu, Orhan Gazi’nin ahîliğe ait “ihtiyârü’d-dîn” unvanını aldığı, I. Murad’ın şed kuşandığı ve teşkilattan fetihlerde askeri bir güç olarak faydalanıldığı bilinmektedir. Osmanlı döneminde esnaf birliklerinin idare tarzına çok önem verilmiştir. Fatih devrinden itibaren ise ahîlik siyasi bir güç olmaktan çıkarak esnaf birliklerinin idari işlerini düzenleyen bir teşkilat halini almıştır (Kazıcı, 1988: 541).

Ahîlik öğretisinde debbâğlık da dâhil olmak üzere tüm meslekler evvela Peygamberler tarafından ilahi olarak öğrenilmiş ve insanlara öğretilmiştir (Kala, 2012: 76). Ahîlik bünyesi içindeki esnaf birlikleri ustalar, kalfalar ve çıraklardan oluşmaktaydı. Çıraklıktan itibaren birlik içinde yükselmek için meslekî ehliyet ve liyâkat şarttı. Sanat erbabı içinde en dürüst ve en çok saygıdeğer olan üstad teşkilatın reisi olup kendisine ahî deniyordu. Bir şehirde mevcut zanaat şubesi sayısı kadar olan ahîlerden birisi diğerlerine reis oluyor ve buna ahî baba adı veriliyordu (Boydak, 2018: 262).

Ahî Evran, medeni olmak, medeniyet ile toplumun üretim yaparak ihtiyaçlarının karşılanması ve iktisaden kalkınma arasında doğrudan bir ilişki kurmaktadır. Bütün sanat erbabının belli bir yere toplanmaları ve orada sanatlarını icra etmelerini yani kooperatifleşmelerini öğütlemekteydi. Letâif-i Hikmet’te bu konuda şöyle demiştir: “Toplum, çeşitli sanat kollarını yürüten insanlara muhtaç olduğuna göre, bu sanatların her birini yürüten çok sayıda insanın belli bir yere toplanmaları ve her birinin kendi sanatıyla meşgul olmaları gerekir ki, toplumun bütün ihtiyaçları görülmüş olsun.” (Bayram, 1991: 152). İnsan odaklı bir iktisat anlayışına sahip olan Ahî Evran, kişinin ihtiyaçlarının toplumsal iktisadi faaliyetle karşılanmasını temel amaç olarak görmektedir. Ahî Evran, ihtiyaçların karşılanması için insanların mesleği bilen ustanın yanında mesleği öğrenmesini ve aynı meslekten olanların bir araya gelerek meslek-zümre birliği oluşturup ihtiyaçlarını karşılamak üzere üretim yapmalarını öngörmekteydi (Kala, 2012: 22-24).

 

Prof. Dr. Orhan Küçük

[email protected]

KAYNAKÇA

Bayram, Mikail (1991). Ahi Evren ve Ahi Teşkilâtı’nın Kuruluşu, Konya. Bayram, Mikail (1995). Tasavvufî Düşüncenin Esasları (Ahi Evren), Ankara

Bayram, Mikail (1995). Tasavvufî Düşüncenin Esasları (Ahi Evren), Ankara.

Boydak, Fatma Şeyma (2018) “Fütüvvet Kavramı Bağlamında Ahîlikte Debbâğlık ve Ciltçilik”, III. Uluslararası Ahilik Sempozyumu, 5-7 EKim 2017 Kırşehir, Bildiriler Kitapçığı 1. Cilt, Ankara: Sarıyıldız Ofset, ss. 257-273.

Çağatay, Neşet (1997). Bir Türk Kurumu Olan Ahilik, Ankara.

Kala, Ahmet (2012). Debbağlıktan Dericiliğe, İstanbul.

Kazıcı, Ziya (1988). “Ahîlik”, TDV İslam Ansiklopedisi, C.1., İstanbul, ss. 540-542.

Şahin, Haşim (2006). “Selçuklular Döneminde Ahiler”, Anadolu Selçukluları ve Beylikler Dönemi Uygarlığı, C.1, Ankara.

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.