Vakıf İnsan Erdal Güzel

Bir zamanlar Erzurum'da mahalleler, mahallelerin de hekât anlatan ablaları, derdi olanın derdine derman olan güzel insanları; mert, yiğit amcaları Dadaşları vardı. Bu mahallelerden biri Yeğenağa Mahallesiydi. Sokaklar, mahallenin aynası; konaklar, geçmişin itibarıydı.

Ayaz Paşa mahallesinde, 1955 yılında, uzun yıllar Tapu Müdürlüğü yapmış olan Mehmet Güzel'in ikinci bir oğlu daha dünyaya geldi. Adını ‘Erdal’ koydular.

Küçük Erdal, sokaklarda güvenle oyun oynuyor, kış geldi mi kızakla bazen Esatpaşa Yokuşu’nda, bazen Tepe Mezarlığı’nda karlar üzerinde kaymanın keyfini çıkarıyordu. Okula başlama yaşı gelince Gazi İlkokulu’nda eğitim - öğretime başlamıştı. İlerleyen yıllar Yeğenağa Mahallesine taşınmış, orada devrin önemli kişilerinin güzel hayatlarına şahitolmuştu. Bir zaman sonra da ailecek Cumhuriyet Caddesi’ndeki lojmanlara taşınmış, gençliğinin en güzel yıllarını burada geçirmişti.

İlkokul bitince, o zamanlar daha çok ‘Tabut’ denilen Gazi Ahmet Muhtar Paşa Ortaokulu’na kaydolmuştu. Fuat İğdebeli, ‘Resim’ derslerine gidiyordu. Sonra Erzurum Lisesi’ne kaydoldu. O yıllar Erzurum Lisesi, Türkiye'nin en önemli 20 lisesinden biriydi. Aynı zamanda Deneme Fen Lisesi olmuştu. Beden Eğitim öğretmenleri de Faruk Sükan'dı. Bu ismin önemi, devrin İçişleri Bakanı’nın ismiyle aynı olmasından ileri geliyordu. Sağ-sol olayları başlayınca Erdal Güzel ailesinden aldığı terbiye ve şehrin genel yapısı gereği sağcı / ülkücü olmuştu.

Yıllar ilerlemiş, 1972 yılında liseden mezun olmuş, 1973 yılında Kâzım Karabekir Eğitim Enstitüsü FKB bölümünü kazanmıştı. Bir yıl sonra girdiği üniversite sınavında Eczacılık Fakültesi’ni kazanınca yolu Ankara'ya düşmüştü. Zor yıllardı… Öğrenciler sağ-sol olarak ayrılmış, kavgalar, boykotlar birbirini kovalamıştı. Erdal Bey’in tabiriyle sabah erkenden gidip Fakülte’nin kapısını tutan taraf, o gün okula hâkim oluyordu. 1978 yılında zor şartlar altında Fakülte’den mezun olmuş, Erzurum'da bir hastanede ‘Eczacı’ olarak göreve başlamıştı. Şartlar ve gelişen olaylar hükümet değişmelerini, ardından sürgün dönemlerini beraberinde getirmişti.

O günlerde Ecevit Hükümeti kurulunca ilk işlerinden biri, memurları sürgün etmek olmuştu. Erdal Bey de bundan nasibini almış, ona da Şırnak yolu görünmüştü. O devirde Şırnak'a gitmek ölümü göze almaktan farksızdı! 

Erdal Bey sürüldüğü yere gitmeyerek istifa etmiş, Mumcu Caddesi’nde bir eczane açarak yeni bir hayata başlamıştı. Bu arada 12 Eylül darbesi olmuş, günde 30 kişinin öldüğü ülkede anarşi bir anda kesilmişti!

İhtilal sonrasında hayat yeniden kurulurken Erdal Bey’i bu sefer Hak Yol Vakfı bünyesinde görürüz… O yıllar Karaköse Camii İmamı olan Veli Velioğlu Hoca’nın derslerine katılırken fikrî yapısında bayağı değişmeler olur.

Tüm bu yıllar içerisinde Erdal Bey toplumu gözlüyor, gelişmeleri seyrediyordu. 90'lı yıllar bir başka biçimde şekillenirken terör ve siyasî çalkantılar, üzüntüsüne üzüntü katıyordu. Bu yıllar Ankara'dan arkadaşı Muhsin Yazıcıoğlu ile yakın dostluklarının devam ettiği senelerdi. 

Erdal Bey, sağlık sektörünün dışında insanımıza karşı sorumluluk duygusundan kaynaklanan, yetişme tarzının verdiği sorumluluk nedeniyle değişik sosyal, kültürel yapılar içinde yer almış bir insan olarak faydalı çalışmalarını sürdürmekteydi.

Erdal Bey, 2004 yılında birlikte gittiğimiz Hac dönüşümüzde Erzurum Kalkınma Vakfı’nın 2005 yılında yapılan seçiminde başkanlığa seçilmiş, yönetim kurulu içindeki arkadaşlarıyla uyumlu çalışarak güzel işlere imza atmış ve halen bu tür hizmetleri devam etmektedir de.

Erzurum Kalkınma Vakfı’nın gündeme taşıdığı Allahuekber Şehitleri Anma toplantılarının sürdürülmesine büyük katkı sunmuş, binlerce Erzurum insanının Temmuz sıcağında Allahuekber ve Bardız şehitliklerine ziyaret etmesine sebep olmuş, böylece unutulmuş olan Sarıkamış şehitlerinin hatırlanmasına; Tabyaların gündemde kalmasını sağlayarak da ‘Milli Parklar’ içerisinde yer almasına vesile olmuş, geleneksel 'Sultan Sekileri' toplantılarının devamını arkadaşlarıyla birlikte sağlamıştı.

Ayrıca son yıllarda şehrimize gelen Afgan sığınmacılara kol kanat germiş; gönlünü, yüreğini, kapısını onlara açarak onların ‘Büyük Babaları’ olmuş, onların her tür derdine çare bulmaya çalışarak onlara fazlasıyla destek sağlamıştır.

Kapısını çalan, bir şeyler soran genç, ihtiyar, kadın, kız kim olursa olsun onları bıkmadan, usanmadan dinlemiş, elinden geldiği kadar dertlerine derman, yaralarına merhem olmaya çalışmıştır.

Sobası olmayan fakir fukaraya soba temin etmiş, sergisi olmayana sergi bulmuş; imkânı olmayana, özellikle üniversite öğrencilerine burslar temin etmiş, alanın ve verenin birbirini tanımadığı tam bir ‘Gönül Köprüsü’ kurmuştur.

Gücünün yetmediği, elinin ulaşmadığı anlarda hüzünlenmiş, kendi iç dünyasında fırtınalar koparmıştır. Erzurum’un gönüllü fikir eri olmaya çalışmış; cenazesi olanın cenazesine, düğünü olanın düğününe koşmuş tam bir gönül eri, örnek bir Dadaş olmuştur.

Erdal Bey bunlarla da kalmayarak yazı hayatına katılmış; gazetelerde köşe yazıları yazmış, şehrin ve ülkenin problemlerine parmak basmış, her zaman hür bir kalem olmayı başarmıştır. Özellikle ileride başucu kitabı olarak kullanılacak ‘Dergâh Yayınları’ arasında çıkan 'Sözün Güzeli’, ‘Güzel Erzurum', 'Erzurum'dan Güzel Hatıralar' isimli üçlemesi; 'İnsan ve Vicdan' isimli kitaplarıyla geçmişten geleceğe ışık tutmuş, şehrin bugün kaybolmuş olan sosyal - kültürel dokusunu kaleme alarak okuyucularla buluşmasını sağlamıştır.

Erzurum’un bu mert, yardımsever, yiğit Dadaşına; güzel yürekli, güzel düşünceli Erdal Güzel Bey’e bundan sonraki hayatında sağlık, mutluluk ve huzur dolu bir ömür geçirmesini temenni ediyorum… 

 

                                                      VAKIF İNSAN ERDAL GÜZEL

Bir zamanlar Erzurum'da mahalleler, mahallelerin hekat anlatan ablaları, her derdi olanın derdine ortak olan güzel insanları vardı. Yiğit , mert amcaları ve dadaşları vardı. Bu mahallelerden biri Yeğen Ağaydı. Sokaklar mahallenin aynası, konaklar geçmişin itibarıydı. O sokaklardan biri Balyoz Sokaktı.

1955 yılında bu sokakta uzun yıllar Tapu Müdürlüğü yapmış Mehmet Güzel'in bir oğlu dünyaya geldi. Adını Erdal koydular. Küçük Erdal sokaklarda güvenle oyun oynuyor, kış geldimi kızakla bazen Esat Paşa yokuşunda, bazen Tepe Mezarlığında karlar üzerinde kaymanın keyfini çıkarıyordu. Okul yaşı gelmiş Gazi ilkokulunda eğitim ve öğretime başlamıştı. İlerleyen yıllar Ayaz Paşa Mahallesindeki evlerine taşınmış, orada devrin önemli kişilerinin güzel hayatlarına şahit olmuştu. Bütün bunlar olurken Cumhuriyet Caddesindeki lojmana taşınınca gençliğinin en güzel yıllarını bu apartmanlarda geçiriyordu.

İlkokul bitmiş o zamanki adıyla TABUT yani Gazi Ahmet Muhtar Paşa Ortaokuluna kaydolmuştu. Fuat İğdebeli Resim Derslerine gidiyordu. Sonra Erzurum Lisesine kaydoldu. O yıllar Erzurum Lisesi Türkiye'nin en önemli 20 lisesinden biriydi. Aynı zamanda Deneme Fen Lisesi olmuştu. Beden Eğitim öğretmeni Faruk Sükan'dı. Bunun önemi devrin içişleri bakanın adının aynı olmasıydı. Sağ-sol olayları başlamış Erdal Güzel aileden aldığı terbiye, şehrin genel yapısı gereği sağcı-ülkücü olmuştu. Yıllar ilerlemiş 1972 yılında liseden mezun olmuştu.

1973 yılında Kâzım Karabekir Eğitim Enstitüsü FKB bölümünü kazanmıştı.  Bir yıl sonra girdiği üniversitesi sınavında Eczacılık Fakültesini kazanmış artık yolu Anakara'ya düşmüştü. Zor yıllardı. Öğrenciler sağ-sol olarak ayrılmış, kavgalar, boykotlar birbirini kovalamıştı. Erdal Beyin tabiriyle sabah erkenden gidip fakültenin kapısını tutan taraf o gün okula hakim oluyordu. 1978 yılında zor şartlar altında Fakülteden mezun olmuş, Erzurum'da bir hastahanede Eczacı olarak göreve başlamıştı. Şartlar ve gelişen olaylar, hükümet değişmeleri sürgün dönemlerini beraberinde getirmişti.

O günler Ecevit Hükümeti kuruluyor ve  ilk işlerden biri memurları sürgün etmek oluyordu. Erdal Beyde bundan nasibini alıyor ve Şırnak'a sürgün ediliyordu.

O devirde Şırnak'a gitmek ölümü göze almaktı.  Erdal Bey gitmiyor istifa edip Mumcu Caddesinde Eczane açıp yeniden hayata başlıyordu. Bu arada 12 Eylül darbesi oluyor ve günde 30 kişi ölen ülkede anarşi kesiliyordu.

İhtilal sonrasında hayat yeniden kurulurken  bu sefer Hak Yol Vakfı bünyesinde görev alıyor ve o yıllar Karaköse Cami İmamı olan Veli Hocanın derslerine katılıyor ve  fikri yapısında değişmeler oluyordu.

Tüm bu yıllar içerisinde Erdal bey toplumu gözlüyor, gelişmeleri seyrediyordu. 90'lı yıllar bir başka biçimde şekillenirken terör ve siyasal çalkantılar üzüntüsüne üzüntü katıyordu. Bu yıllar Ankara'dan arkadaşı Muhsin Yazıcıoğlu ile yakın dostluklarının devam ettiği senelerdi.  

Erdal Bey sağlık sektörünün dışında insanımıza karşı sorumluluk duygusundan kaynaklanan, yetişme tarzının verdiği sorumluluk nedeniyle değişik sosyal, kültürel yapılar içinde yer almış bir insan olarak faydalı olmaya çalışmalarını sürdürmekteydi.

Erdal Bey 2004 yılında gidip 2005 yılında Hac dönüşümüzde "Erzurum Kalkınma Vakfının" yapılan seçiminde başkanlığa seçilmiş yönetim kurulu içindeki arkadaşlarıyla uyumlu çalışarak güzel işlere imza atmaktadır.

Erzurum Kalkınma Vakfının gündeme taşıdığı Allahu Ekber Şehitleri anma toplantılarına binlerce Erzurumlu insanını Temmuz ayı içinde Allahu Ekber ve Bardız şehitliklerine götürülmesine sebep olmuş, unutulan şehitlerinin hatırlanmasına vesile olmuş, tabyaların gündemde kalarak Milli Park olmasında katkıları olmuştu.

Özellikle son yıllarda şehrimize gelen Afgan sığınmacılara kol kanat germiş, gönlünü, yüreğini sığınmacılara açarak onların Büyük Babaları olmuştur. Özellikle onların her türlü dertlerine çare olmaya çalışmış, ölülerine mezarlıkta, düğünlerinde, toylarında evliliklerinde şahitleri olarak tam bir destek sağlamıştır.

Erdal Bey bununla da kalmayarak yazı hayatına katılarak gazetelerde köşe yazıları yazmış, şehrin ve ülkenin problemlerine parmak basmış ve o anlamda hür bir kalem olma yolunu seçmiştir. Özellikle ileride baş ucu kitabı olarak kullanılacak Dergâh Yayınları arasında çıkan 'Sözün Güzeli!, !Güzel Erzurum', 'Erzurum'dan Güzel Hatıralar' ve 'İnsan ve Vicdan' kitaplarıyla geçmişten geleceğe ışık tutmuş ve bugün olmayan şehrin sosyal ve kültürel dokusunu yazmış, okuyucuyla kucaklaşmış bir gönül eridir.

Kapısını çalan, bir şeyler soran genç, ihtiyar, kadın, kız kim olursa olsun onları bıkmadan, usanmadan dinlemiş, elinden geldiği kadar dertlerine derman, yaralarına merhem olmaya çalışmaktadır..

Sobası olmayan fakir fukaraya soba temin etmiş, sergisi olmayan  sergi bulmuş, İmkanı olmayan özellikle üniversite öğrencilerine burslar temin etmiş, alanın ve verenin birbirini tanımadığı tam bir gönül köprüsü kurmuştur.

Gücünün yetmediği, elinin ulaşmadığı anlarda hüzünlenmiş, kendi iç dünyasında fırtınalar koparmıştır. Erzurumun gönüllü fikri temsilcisi olmaya çalışmış, cenazesi olanın cenazesine, düğünü olanın düğününe koşmuş tam bir gönül eri, DADAŞ  olmuştur.

Sonuç olarak güzel yürekli, güzel düşünceli, Erzurumun  mert, yardımsever yiğit DADAŞ'I Erdal Güzele bundan sonraki hayatında  sağlık, mutluluk ve huzurlu bir ömür diliyorum 

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.