Türkiye’nin Şeker Krizi Ne Durumda

Türkiye’de şeker pancarı üretimi; Şeker Kurulu tarafından her yıl belirlenen şeker kotalarına bağlı olarak, şirketler tarafından programlanmaktadır. Şeker üretiminde ve dolayısıyla pancar üretiminde kota uygulaması ülke kaynaklarının optimum düzeyde verimli ve etkin kullanımını sağlamaktadır.

Ülkemizde toplam tatlandırıcı kurulu kapasitesi; 3 milyon 151 bin tonu pancar şekeri, 990 bin tonu Nişasta Bazlı Şekerler olmak üzere toplam 4 milyon 141 bin tondur.

Neden kotalı üretim yapılmaktadır. Bun tamamen tarımsal planlama ve sözleşmeli üretim ile alakalı bir durumdur. Türkiye’de kişi başı şeker tüketimi ortalama 30 kg’dır. Buda 84 milyon nüfusu göz önüne aldığımızda 2.500.000 kg’lara tekâmül etmektedir. İhtiyaca göre kota artırılıp azaltılabilmektedir.

Şeker pancarı üretimi, ilgili Kanun ve Yönetmelik hükümleri doğrultusunda; Şeker Kurulu tarafından tespit edilerek şirketlere tahsis edilen pancar şekeri kotalarının üretim garantisi için yine kurulca belirlenen pancar ekim alanlarından, üreticiler ve/veya temsilcileri ile şirketler veya fabrikalar arasında sözleşme düzenlenmesi suretiyle kotalı olarak yapılmaktadır

Türkiye’de şekerpancarı tarımı ve şeker sanayi ilgili tarımsal politika; Kamu İktisadi Teşebbüsü statüsünde bir kurum olan Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi (TŞFAŞ) tarafından yürütülmektedir. 1935 yılında kurulan kurumun temel politikası; “şekerpancarı tarımını geliştirmek suretiyle sanayinin hammadde ihtiyacını güvenceye almak ve böylece ülkenin tarım ekonomisine hizmet etmek” şeklinde özetlenmektedir.

Ülkemizde şeker sektörü, 4634 sayılı Şeker Kanunu yürürlüğe girmeden önce, dönemsel olarak değişen ithalatçı ve ihracatçı konumu ile istikrarsız bir üretim seyri izlemiştir. Özellikle 1990’lı yıllarda üretim miktarında meydana gelen istikrarsızlıklar sektörü kimi zaman ithalat riski, kimi zaman da stok sorunu ile karşı karşıya bırakmıştır. Bu nedenle, stratejik öneme sahip olan şekerin üretim planlaması ve kontrolü büyük önem taşımaktadır.

Üretim planlaması; coğrafi konumu nedeniyle pancardan şeker üreten ülkemizde şeker fiyatlarının dünya fiyatlarına göre yüksek olması, Dünya Ticaret Örgütü’ne taahhütlerimiz kapsamında şeker ihracatına sübvansiyon uygulanamaması ve pancardan şeker üretiminin göz ardı edilemeyecek boyutta yarattığı katma değer nedenleriyle, “yıllık yurtiçi şeker ihtiyacı ve güvenlik stoku” esasına göre yapılmaktadır.

4634 sayılı Şeker Kanunu ile Türkiye’de şeker talebini karşılayacak düzeyde üretim planlaması yapılmakta olup, ülke içinde pazarlanacak şeker miktarı, Cumhurbaşkanı tarafından tahsis edilen kotalar ile belirlenmektedir. Ülkemizin yıllık şeker ihtiyacının % 97,5’i pancar şekeri, % 2,5’i ise nişasta bazlı şeker ile karşılanmak üzere programlanmaktadır.

 Türkiye’de, diğer ürünlerde olduğu gibi şekerde de koruma tedbirleri Dünya Ticaret Örgütü Tarım Anlaşması, “Pazara Giriş Taahhütleri” doğrultusunda belirlenmiş ve uygulanmaktadır. İthalatta tavan olarak taahhüt edilen % 150 oranındaki koruma oranından 2004 yılına kadar %10 indirim taahhüt edilmiştir. 2004 yılından itibaren gümrük vergisi %135’e indirilmiş ve halen aynı oran devam etmektedir.

Özel koruma tedbiri öngörülmediğinden mevcut ithalat koruma oranı, dünya şeker fiyatları ve kur değişikliklerine bağlı olarak zaman zaman yetersiz kalabilmektedir. Dünya borsa fiyatlarının iç fiyatların altında olması, sektörün sürdürülebilirliğinin yüksek koruma oranları ile güvence altına alınmasını gerektirmektedir.

Ülkemizde maalesef bir algı yolu ile Türkiye’nin dışardan şeker ithal ettiği yaygarası koparılmaktadır. Bu tamamen asılsızdır. İthalatın tamamı DİR kapsamında ithal edilen şekerdir. DİR (Dahilde İşleme Rejimi) nedir?

Dahilde İşleme Rejimi (DİR), ihracat yapan firmalar tarafından ihraç ürünleri üretmek için gerekli olan ve ithal edilen, bu yüzden de ithali gümrük vergisine tabi hammadde ya da girdilere gümrük muafiyeti getiren bir ihracatı teşvik sistemidir.

Dahilde İşleme Rejimi, yurt içinde dünya fiyatlarından temin edilemeyen, hiç temin edilemeyen ya da üretimi yetersiz olan, yeterli kalitede bulunmayan malzemelerin gümrük muafiyetli olarak yurt dışından getirilmesine olanak sağlayarak girdi maliyetlerini azaltmak suretiyle ihracatı artırmak, ihraç ürünlerine uluslararası piyasalarda rekabet gücü kazandırmak, ihraç pazarlarını geliştirmek ve ihraç ürünlerini çeşitlendirmek amacıyla oluşturulmuştur.

Buradaki amaç ihracatı artırmak. İhracatı artırırken de iç piyasada, üreticiyi korumak gerekmektedir. Bunun için de ithalatı dengede tutmak için %135 gümrük vergisi konulmuştur.

Türkiye’de Mayıs 2022 de şeker gümrükte sıfırlanmıştır. Çünkü pandemi ve Ukrayna ve Rusya savaşının tetiklediği ekonomik kriz dolaysıyla enerji fiyatlarındaki yükseliş enflasyonu yükseltmiş bununla birlikte vatandaşta oluşan panik havası nedeni ile aşırı talep oluşmuştur. Bu da beraberinde şeker fiyatlarının artmasına sebep olmuştur.

Devletin elinde bulunan şeker stoğu maalesef bu panik havasını yatıştıramamıştır. Vatandaş aylık tüketiminin 3-5 katı talepte bulununca marketlerde stoklar hızla erimiştir. Raflarda sıfır stok olmaması içinde devlet 2022 mayıs ayında 15 ekime kadar şekerde gümrüğü sıfırlamak zorunda kalmıştır. Bu hamle ile şeker fiyatlarının afaki yükselişinin önüne geçilmiştir. Ülkemizde tıpkı buğday da olduğu gibi bir ham madde sorunu yoktur.

Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.; stokların azaltılması, kota ve kapasite kullanım oranının korunması, ihracatın ülkemiz ekonomisine katkısının devamını göz önünde bulundurarak, A kotası dışındaki C şekerini ihracat ve Dahilde İşleme İzin Belgesine kayden imalatçı-ihracatçı firmalara satış yaparak değerlendirmektedir.

A kotası, B kotası, C kotası ne demek?

 

A Kotası Şeker

Yurtiçi talebe göre üretilen ve pazarlama yılı içinde iç pazara verilebilen şeker miktarını belirtir.

 

B Kotası Şeker

A kotasının belli bir oranına tekabül eden ve güvenlik payı için bulundurulmak üzere üretilen şeker miktarını belirtir.

 

C Şekeri

A ve B kotaları dışında üretilen ve yurt içinde pazarlanamayan şeker ile işlenmek üzere ihraç kaydıyla temin edilen ham ve beyaz şekeri belirtir.

Görüldüğü gibi A kotası dışındaki C şekerini ihracat ve Dahilde İşleme İzin Belgesine kayden imalatçı-ihracatçı firmalara satış yaparak ithal edebilmektedir.

Cumhuriyetin ilk yıllarından bu yana ekimi yapılan ve üstün çabalar gösterilerek geliştirilen şeker sektörü, 1980’li yılların sonundan itibaren pancar ekiminden yüksek verim almayı başarmıştır. Özellikle 1990’lı yılların ortalarında görülen yüksek verim ve doğal olarak da çiftçilerin elde ettiği kârlar, diğer tarım sektörlerinde çalışanları cezbetmiştir. Öyle ki, 1994’te 412.000 hektar olan pancar ekim oranı, 1998 yılına geldiğinde 500 bin hektarın üzerine çıkmıştır. Aynı şekilde pancar üretiminde sağlanan artışa bağlı olarak 1994 yılında 13 milyon ton olan pancar üretimi, 1998 yılına gelindiğinde 20 milyon tonun üzerine çıkmıştır.

Pancar üretiminde görülen bu artışın neticesinde, stoklarda aşırı artışlar yaşanmıştır. Bu durum, getirdiği avantajların yanında, pancar üretiminde istikrarın bozulmasına ve diğer tarım sektörlerinden pancar sektörüne kaymalara da neden olmuştur. Bu olumsuzlukları ortadan kaldırmak için 1998 yılında “Kotalı Üretim ve Kademeli Fiyatlandırma” uygulamasına geçilmiştir

TÜRKŞEKER market raflarında şekere uygun fiyatla erişimin sağlanabilmesi için 2021 yılı Aralık ayından itibaren raf fiyatları TÜRKŞEKER tarafından belirlenen Raf Fiyat Garantili (RFG) satışlara başlamıştır. Bu sistemle; ulusal ve yerel marketler büyüklüklerine göre ölçeklendirilmiş ve üç kategoriye ayrılarak, her birine ayrı bir raf fiyatı belirlenerek her bir talep sahibinden de “Raf Fiyat Taahhüdü” alınmıştır.

Ülkemizde sözleşmeli tarımın en optimum bir şekilde uygulandığı iyi de sonuç alındığı şeker pancarı tarımı ülkemizin ihtiyaçları doğrultusunda şeker ihtiyacın karşılayacak kapasitededir. Ülke ihtiyacına göre kapasite artırılabilir, gerekli görüldüğü taktirde de düşürülebilir. Sektörün manevra kabiliyeti buna uygundur. Şeker fabrikaları kapasitesi de üretim alanları da buna yeterlidir.

Ülkemizde algılar maalesef gerçeklerin önüne gerçeklerin ve doğruların önüne geçiyor. Özellikle de sosyal medya ortamı tam bir kontrolsüzlükle Türkiye’de sanal gündem oluşturmak için uygun bir zemin.

Birileri bir yalan atıyor, binler, on binler, yüzbinler hatta milyonlar o yalana inanıyor. Siz gerçeği orta çıkarıncaya kadar tabiri caizse atı alan Üsküdar’ı geçiyor. Yalanın yayılma hızı gerçeğin yayılma hızından tam yedi kat faz olduğu bilimsel bir gerçek. Hal böyle olunca da gerçeğin peşinde olanların işi hayli zor oluyor. Bu yalanlardan biri de Türkiye’de bir şeker krizinin olduğu ve şekerde dışa bağımlı olduğumuz yalanı. Yukarıda izah edildiği gibi netice-i kelam bu ülkede bir şeker problemi yoktur.

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.