Türkiye’nin etrafı ateş çemberi ile dolu. Ukrayna-Rus savaşı, Suriye'deki belirsizlikler ve Amerikan operasyonları, Iraktaki acı tablo, Ermeni-Azeri çatışmaları, Amerika'nın Yunan adalarını ve Dedeağaç'ı üs haline getirmesi, silahlandırması, Kosova'daki gerginlik, İran faktörü bu çemberi oluşturmaktadır.
İsrail-Filistin çatışmaları Türkiye’nin endişelerini artıran başka bir faktördür. Yahudilerin Tevrat hükümlerine göre “Arz-ı Mevut” isteğini yerine getirme istekleri işin tarihsel ve dinsel boyutunu oluşturmaktadır.
Yaşanan ve yaşanması muhtemel acı olaylar gösteriyor ki, Türkiye kendi güvenliği için önce ülke içinde adaleti, kardeşliği, her türlü ayrımcılığı ortadan kaldırarak, ülkeyi önce barış ve huzur ülkesine dönüştürmelidir.
Ülkemizi sanayisini tamamlamış, ihracatı ithalatını geçmiş, milli geliri adil dağıtılmış, modern bir ülke haline getirmeliyiz.
Adaleti herkese eşit ve hakkaniyetli dağıtmalıyız. Her türlü haksızlık ve hukuksuzluktan kaçınmalıyız. İnsanımızı her türlü yanlışlık karşısında "Ankara'da Hâkimler Var" diyecek seviyeye çıkarmalıyız.
İç barışını sağlamış bir Türkiye uluslararasında sözü dinlenir, sözüne güvenilir politikalar ile saygınlığını artırarak etrafındaki ateş çemberini kırabilir...
Türkiye kudretli bir orduya, güvenilir haber alma kaynaklarına bunun da ötesinde bölge insanının kalbini feth edecek davranışlarda bulunması gerekir… İşte o zaman Türk insanı kendini güvende hisseder. Türkiye barış ve huzur adası olur.
Türkiye İnşallah bu ateş çemberinden “Feraset, Basiret, ilim, Devlet tecrübesi, engin tarih bilgisi, istişare ve Dış dünyanın yanlış telkinlerinden uzak bir politik duruş ile bu gerçekleştirilir”.