Ne desem bilmem ki…
Ülkemizin etrafı ateş çemberi.. Ortadoğu alev topu... ABD Edirne'nin ötesinde.. ABD Mardin'in Güneyinde... Ermenistan potansiyel tehlike... İran-İsrail dalaşması kapımızın önünde... Gazze, Filistin yüreğimizdeki sızı...
İşte böyle bir tehlikenin ortasındayız. Onun için Türk Ordusu olmadan olmaz demekteyim.
Tarihten örneklerle konuya bir derinlik kazandırayım ve Orduyu günlük “SİYASETİN” dışında tutalım...
Niye mi diyeceksiniz... İşte acı örnekleri...
1- 1243 Tarihinde Moğol ve Anadolu Selçuklu ordusu Kösedağ’da karşılaşmış ve Selçuklu ordusu mağlup olunca Anadolu işgal edilmiş, binlerce insan kanı dökülmüş, vatanın birliği, milletin birliği kalmamış ve Beylikler dönemi başlamıştı….
2- 1402 yılında Yıldırım Bayezid Ankara savaşında Timur’a karşı mağlup olunca Anadolu’da yeniden fetret dönemi başlamış ne acılar çekilmiştir.
3- 1770 yılında Çeşmede donanmamız yok edilince Kuzey Karadeniz sahillerinde asker gönderemediğimiz için, Çeşmede donanmamız yok edildiği için Mora’da kırk bin Müslüman Türkün nasıl katledildiğinin acı, gözyaşıyla dolu örneklerini görmedi mi bu millet….
4- 1828-1829 Osmanlı Rus harbinde ne topraklar kaybedildi.. Ne insanlar yok edildi.. Ruslar Kafkasları ve Balkanları işgal etmedi mi?
5- Çok değil bir asır önce, Balkan Faciası gibi büyük bir utancı yaşamış, altı ayda 182 bin kilometre kare toprağı, yurt parçalarını kaybetmedi mi…! Bu nedenle millet ve ordunun tarihten ders alması gerekmez mi?.
6- Bütün bu acı olayların bir daha yaşanmaması için mesela Yarbay Mustafa Kemal, Çanakkale Muharebeleri’nde bu utancı tekrar yaşamamak için 1 Mayıs 1915’te şöyle bir emir verir: “İçimizde ve komuta ettiğimiz askerlerimizde, Balkan Savaşı utancının tekrarını görmektense, burada ölmeyi istemeyenlerin bulunacağını asla kabul etmem. Eğer böyle kişilerin olduğunu görürseniz onları derhal kendi ellerimizle kurşuna dizmeliyiz…” Ve kurşuna dizilenler de olmuştur.
Balkan utancı, siyasete bulaşmış bir ordunun, 400-500 yıl hüküm sürülen Balkan coğrafyasını 4-5 haftada terk etmesidir.
Selanik, Manastır, Üsküp gibi Türk kentleri tek kurşun atılmadan teslim edilmiştir.
7- Mondros mütarekesi sonucunda Ordu terhis edilip silahları müttefiklere teslim edilince ; Maraş, Adana, Antep havalisinin Fransızlarca nasıl işgal edildiğini, İtalyanların Antalya yöresine nasıl çıktığını, Yunan Palikaryalarının Egedeki zulümlerini, Doğuda Ermenilerin masum sivil Türkleri nasıl katlettiğini, Pontus çetelerinin Trabzon ve çevresindeki cinayetlerini duyduk, okuduk ve acıyla gözyaşlarıyla dedelerimizden dinledik….
Sonuç olarak bu coğrafyanın hükmü şudur: Ordu çökerse devlet yıkılır ne yurt kalır ne vatan…
Türk tarihine ve Türk milletine yapılacak en büyük kötülük, ordunun siyasete bulaştırılmasıdır.
Türkiye tarihten ders çıkararak çağın silahlarıyla donatılmış orduya, orduyu sevk ve idare edecek çok iyi yetişmiş kurmay subaylara, yüreği vatan aşkıyla yanan askeri birliklere sahip olmanın yanında bu orduyu en iyi şekilde destekleyecek siyasi, sosyal ve ekonomik faktörlere sahip olmalıdır.
Bu konuda yetkili ve ilgili kişileri, kurumları göreve davet etmeyi milli bir görev olarak addederim.