İnsanlığın geçmişi ve geleceği arasında teorilerin, savaşla, barış kavramlarının uzaklığı ve yakınlığını da Siyasi coğrafyanın gözetiminde kaleme alalım. Hususun ne olduğu noktasında ise, bir delinin bir kuyuya taş atıp; bin akıllının taşın peşinden koşması mı mevzu ya da daha ötesinde o delinin; kuyunun yanında ne işi olduğu; taş atmasının; akıllı da uyandırdığı düşünceye, bilimsellik kazandırmaya gayret etmesi mi bütün mevzu…
Coğrafyacı olmam münasebetiyle; siyasi coğrafyanın mevzularına hâkim olmak; ya da bir araştırma evresi oluşturmak ve bu araştırma evresinde 1. Ve 2. Dünya savaşlarını artı dünya da var olan durumu teorilerin penceresinden irdelemekte önemli ve burada bakış açısını 180 derece döndürmekte anlaşılırlığı kolaylaştıracaktır.
Mahan ve Mackinderin ele aldığı teorilerin içeriği ve bir deneme tahtasının yıpranmışlığına rağmen egemen güç olmak isteyen devletlerin; denizlere sahip olmanın ve kara parçalarına sahip olma durumunun dünya egemenliğine doğru yol alacaklarına olan inanmışlıkları; savaş ve barış kavramlarının içerisini tam manasıyla doldurmaktadır.
Geçelim teorilere;
Heartland teorisi: Kara hâkimiyeti teorisi; konusunu anlatmadan önce Mackinderin 1. Dünya savaşından sonraki süreçte ki şu sözünü hatırlatmak gerekecek; konunun anlaşılırlığına katkı sağlayalım. Mackinder:” Kim Doğu Avrupa’yı yönetirse; Heartlanda egemen olur, Kim Heartlandı yönetirse Dünya adasına egemen olur, kim dünya adasını yönetirse, dünyaya egemen olur.” Der.
Burada dünya adaları denilirken; ASYA, AVRUPA VE AFRİKA’dan bahsedilmektedir.
Özeti niteliğinde; Heartland burada; iç yay ve dış yaydaki ülkeler şeklinde bakıldığında; bura da iç yay kısmında yer alan ülkeler; ALMANYA, BALKANLAR, ÇİN, HİNDİSTAN VE TÜRKİYEdış yay da ise;AVUSTRALYA, ABD, KANADA, İNGİLTERE, JAPONYA, GÜNEY AFRİKA bulunmaktadır. Tabi bura da 2. Dünya savaşı ve savaşın kara gücü ve hâkimiyeti hususunda bir açıklama da bulunan Mackinder sınırlarda kara gücü olma hususunda ileriye dönük değişikliğe de gitmiştir.
Geçelim Dünya Deniz Hâkimiyeti Teorisine; bu teori de temel kanı ise deniz egemenliğinin dünya hâkimiyetine giden yolda üstünlük sağlayacağı hususunda... Denizcilik tarihi açısından ve deniz egemenliğine dayalı imparatorluk niteliğinde 16. Yüzyılda iki devlet karşımıza çıkmakta bunlar İspanya ve Portekiz… Konunun detayına girmeden Mahan’a ait olan bu teori de; denizler üzerinde bir egemenlik durumu, denizaşırı ülkeleri ve bu ülkelere giden deniz yollarını tutmak, bu ülkelerin yönetiminde söz sahibi olmayı gerektirdiği ve böylece stratejik alanlara sahip olunacağı anlamını taşımaktadır.
Ve dünya üzerinde ada ve kenar deniz ülkelerine sahip olmakta tarih boyunca bilinen bir gerçek; çünkü az buçuk tarih ve coğrafya bilgisine sahip olanlar hatırlayacaklardır; stratejik anlam da buralar önem arz ediyor, gelecekte söz sahibi olmayı beraberinde getiriyordu.
Teorilerin tamamını bura da işleme gibi bir durumumuz yok fakat araştırma konusuna dâhil edildiğinde; akademik anlam da diğer teorileri de inceleme gayreti bulduğunuz da bugün dünyanın coğrafi ve siyasi anlam da ne mantıkla; savaşların da kavram olarak daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır. Rimland teorisini de ve diğer teorileri de incelemenizi tavsiye ederim.
Netice de; dünya üzerin de insanlığın; toprak paylaşımına kurban edilmesi ve bir sömürü sistemine dayalı kan ve gözyaşı; adı ne olursa olsun ve kim olursa olsun kabul edilemez…
Kalın sağlıcakla…