Sahipsiz Türk Yurdu: Doğu Türkistan

Satuk Buğra Hanların, Kaşgarlı Mahmutların, Yusuf Has Haciplerin diyarı,  ata yurdumuz Doğu Türkistan, Çin tarafından 1949'dan beri yıldan yıla gözümüzün önünde yok ediliyor. İslam ve Türk dünyasının en öksüz, en yetim halkı burada yaşayan otuz milyon civarındaki Müslüman Uygur, Kazak ve Kırgız Türk’üdür. Bilge Kağan’ın söylediği "Çinlilerin tatlı sözüne, ipek kumaşına aldanıp ey Türk budunu, öldün; Türk budunu öleceksin!" sözleri bugün maalesef gerçekleşiyor. Ne yazık ki Türkiye’deki bazı sivil toplum kuruluşları hariç var olduğu söylenen Türk ve İslam dünyasından onlara sahip çıkan yok. Öyle ki Doğu Türkistan’da şu günlerde yaşanan insanlık dışı vahşi uygulamalara gür sedayla tepki gösteren çıkmıyor. Bir ile üç milyon arasındaki Türk, eğitim kampları denilen yerlerde psikolojik ve fiziksel işkenceye tabi tutuluyor. Bir Türkiye Türk’ünün çok rahat anlayabileceği Uygur Türkçesi yasaklanıyor. Türklerin yaşadığı bölgeler açık cezaevi haline getiriliyor. Çin hükümeti, Uygur Türklerinin evlerine istihbarat toplamak için bir milyona yakın Han Çinlisini yerleştirdi. Antropolog Darren Byler'ın hazırladığı rapora göre bu Han Çinlileri, Uygur Türklerinin namaz kılıp kılmadığını, Ramazan ayında oruç tutup tutmadığını, evde Kur'an olup olmadığını, kadınların giyim kuşamlarını ve İslami kelimeler kullanıp kullanmadığını gözlemleyerek Çin istihbaratına bilgi veriyor. Çin bu yaptıklarını gizleme ihtiyacı bile duymuyor. Nitekim Byler'ın hazırladığı rapor, Çin Komünist Partisinin resmi gazetesi tarafından da onaylandı. Ülkesine dönmeden önce Çin'de gazetecilik yapan James Palmer de  Çin'in Doğu Türkistanlı Müslümanlara yaşattığı zulmü ağlayarak anlattı: “Ailesi Çin’de olan(Doğu Türkistan bölgesinde) konuştuğum bir öğrenci, bölgeye dönmesi gerektiğini söyledi. Sebebini sorduğumda ‘Eğer dönmezsem ailemi ve kardeşlerimi kamplara alacaklar.’ dedi. Bu çok zor bir karar. Bu insanların yaptığı çok büyük bir fedakârlık. Pek çok insan bu kararı veremez. Ancak geri dönmeseler de çok zor bir durum çünkü evini ve ülkeni, aileni kaybediyorsun.” Çin’in kurduğu kamplarda kalan Müslüman Kazak Türk’ü Omir Bekali, 7 Nisan 2018’de AP ajansına verdiği röportajda kendisine uygulanan psikolojik şiddeti, yine ağlayarak anlatmıştı. Bekali, kamptaki yirminci günün sonunda kendini öldürmek istediğini söylemişti. Ünlü Türk tarihçisi İlber Ortaylı da Çin’in yaptığı vahşi uygulamalara dikkat çekiyor: “Sincan (Doğu Türkistan) gibi eyaletlerde bu baskıyı görmek mümkün. Bölgeye herkes giremiyor. Ancak BBC gibi çok kuvvetli yayın organlarının getirdiği bilgiler ve belgeseller korkunç. Geniş kitleler kamplara toplanıyor, işkence ve beyin yıkama metotları uygulanıyor.”

Şüphesiz ki Çin’in işkence ve zulümleri sebepsiz değil. Doğu Türkistan zengin yer altı kaynaklarına sahip. Burayı Türk nüfusunu asimile ederek nüfus olarak da tamamen kendisine bağlamak istiyor. Direnenleri baskı ve zulümden geçiriyor, göçe zorluyor. Nitekim binlerce Türk, Doğu Türkistan’dan kaçak yollarla başka ülkelere göç ediyor. Böylece Çin hedefine adım adım yaklaşıyor.

Çin, bu zulümleri yaparken dünya kamuoyuna kendini haklı göstermek için IŞİD benzeri İslami terör propagandasını kullanıyor. Güya buradaki Türkler IŞİD benzeri bir örgütlenmeye giderek bu bölgede İslami bir devlet kurmak istiyor. Kendileri de bu tehlikeyi önlemek için tedbir alıyor. Çin’in bu savunmaları kendince makul karşılansa bile Doğu Türkistan’da milyonlarca Türk’e uyguladığı zulmü meşrulaştıramaz. Üzülerek ifade edeyim ki Çin’in bu açıklamalarını haklı bulan, Çin zulmüyle ilgili haberlerin Amerika ve Batı’nın propagandası olduğunu düşünen Çinseverlerimiz de eksik değil. Elbette ki Amerika ve Batı’nın Çin üzerinde birtakım hesapları vardır. Ancak bu durum, Çin zulmüne sessiz kalınmasını gerektirmez. Bilakis Çin’i çok seviyorlarsa aramızdaki ilişkilerin düzelmesi için Çin nezdinde Uygur Türkleriyle ilgili yapıcı girişimlerde bulunmaları, Türkleri uluslararası güçlere yem olmaması için korumaları gerekir. 

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.