Psikoportreler ve Edebiyatın Magazini

Uzun yıllardır edebiyat öğretmenliği yapıyorum. Bilhassa ilk yıllarımda edebî metin incelemelerinde genelde metin üzerinde dururdum. Bu metinlerde ne anlatılmak istendiğini öğrencilerle beraber yorumlaya çalışırdım. Şair ve yazar psikolojisinin edebî metin üzerindeki tesirine girmezdim. Bunda okuduğum bazı edebiyatçıların, eleştirmenlerin metnin önemli olduğunu, şairin hayatına pek gerek olmadığını söylemelerinin etkisi vardı. Her nedense şair veya yazarın hayatının üzeri örtülürdü. Zannımca sanatçıların bazı uçuk kaçık, aykırı, tuhaf hal ve hareketleri ayıp ve abes olarak telakki ediliyordu. Bunlardan bahsetmenin edebî metni basitleştireceği düşünülüyordu.

Fakat yıllar içerisinde öğrencilerin şair ve yazarların psikolojilerini yansıtan enteresan bilgilere büyük bir merakla dikkat kesildiklerini gördüm. Bir edebî metne ilgisiz kalan öğrenciler, metin şairinin veya yazarının psikolojilerini öğrendikten sonra metne farklı bir ilgi gösteriyordular. Sanatçının hayatının izlerini metin üzerinde görmek, öğrencilere ilginç geliyordu. Demek ki Martin Heidegger “Sanatçı, sanat yapıtının sanat yapıtı da sanatçının kökenidir. Ne sanatçı ne de sanat yapıtı bir diğeri olmadan olamaz.” sözüyle çok yerinde bir tespit yapmıştı. Her eser, bir sanatkârı gösterdiğine göre sanatkârından mutlaka izler taşıyordu. Ayrıca öğrencilerin onları bir şair ve yazar olmanın ötesinde iyisiyle kötüsüyle bir insan olarak tanımak istediklerini de fark ettim. Birçok öğrencinin, zamanla kendine yakın gördüğü, ilginç bulduğu, tanımak istediği şair ve yazarların eserlerini okuduklarını gözlemledim.

Ancak bu konuda detaylı ve yeterli düzeyde kitap pek bulamıyordum. Şair ve yazarların psikolojilerini içeren bilgiler, biyografi, otobiyografi, monografi, hatıra ve portre türlerinde yazılmış kitapların satır aralarında dağınık bir şekilde kalmıştı. Ben tanınmış birçok şair ve yazarın çok farklı psikolojilerinin dikkatlere özellikle sunulduğu kapsamlı bir eser istiyordum. Bu maksatla seçtiğim şair ve yazarlar üzerinde çalıştım. Onların ailelerini, doğumlarını, çocukluklarını, gençliklerini, fiziksel özelliklerini aşklarını, evliklerini, edebî, siyasi ve sosyal görüşlerini, hatıralarını, huylarını, alışkanlıklarını, magazinsel yönlerini, dostluklarını, arkadaşlıklarını aldatmalarını, itiraflarını, ihtiraslarını, tartışmalarını, polemiklerini, dedikodularını, kavgalarını, küskünlüklerini, kinlerini, nefretlerini, kıskançlıklarını, korkularını, kırgınlıklarını, üzüntülerini, sevinçlerini, çılgınlıklarını, sohbetlerini, eğlencelerini, olaylarını, intiharlarını, ölümlerini kısacası psikolojilerini yansıtan birçok bilgiyi bir araya getirdim. Psikolojileri ile ilgili bilgileri verirken onların yazılarını, röportajlarını, mülakatlarını, otobiyografilerini, bazı eserlerini, yakın çevrelerinin görüşlerini, haklarında yazılan haberleri, biyografileri, monografileri, hatıraları, portreleri ve az da olsa kendi düşüncelerimi kullandım. Şair ve yazarların en mahrem yönlerini “Bilimde ayıp olmaz.” ilkesinden hareketle herhangi bir şekilde sansürlemeden anlattım. Şair ve yazarların psikolojilerini iyisiyle kötüsüyle tam veya tama yakın anlatabilmek için onları tanıyan hemen herkesin birbirini doğrulayan ya da yalanlayan görüşlerine yer verdim. Bu demek değildir ki burada bir kişinin veya birkaç kişinin düşüncesi doğru ya da yanlıştır. En makbul olan, bunlardan hareketle okurun kendi düşüncesini üretmesidir. Bizde ne yazık ki şair ve yazarların işimize gelen ya da gelmeyen taraflarını değişik düşüncelerle öne çıkarma veya arkaya atma eğilimi vardır. Sağ görüşlü biri, Necip Fazıl'ın iyi taraflarını öne çıkarırken kötü taraflarını örtüyor. Aynı tavrı sol görüşlü bir kişi Nazım Hikmet için sergiliyor. Oysa en doğru olan, sanatçıların da bir insan olduğunu göz önünde bulundurarak onları günahıyla sevabıyla anlatabilmektir. Şair ve yazarların çoğu sevenleri veya sevmeyenleri gibi davranmamış, kendilerini, yaşadıklarını şaşırtıcı bir cesaret ve açıklıkla anlatmıştır.

Hazırladığım bu kitaplardan Son Dönem Türk Edebiyatı 2014’te, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatından Zıt Kutuplar 2015’te, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatından Renkli Psikoportreler 2016’da yayımlandı. Doğrusunu isterseniz kitapların okurlar ve akademik çevreler tarafından beklentimin üstünde ilgi görmesi beni bir öğretmen olarak çok mutlu etti. Dünyanın en iyi üniversiteleri sıralamalarında genelde ilk sıralarda yer alan Harvard, Stanford, Princeton, Chicago, Columbia ve New York üniversiteleri ile dünyanın en büyük, en önemli kütüphanelerinden Amerikan Kongre Kütüphanesi (Library of Congress) Psikoportreler seri kitaplarını kütüphanelerine dâhil etti. Türkiye’de de başta İstanbul ve Hacettepe üniversiteleri başta olmak üzere bazı üniversiteler Psikoportreler kitaplarını kütüphanelerine aldı. Bu ilginin verdiği heves ve cesaretle öncekilerin devamı niteliğinde olan Millî Edebiyat Döneminden Elit Psikoportreler ve Tanzimat, Servet-i Fünun, Fec-i Ati Dönemlerinden Özgün Psikoportreler kitaplarını hazırladım. Bu kitapların da aynı şekilde ilgi göreceğini umuyorum.

Ancak kitaplar hakkında yapılan yorumlara baktığımda bazı okurların şair ve yazarların magazinsel sayılabilecek yönlerine takılıp kaldığını gördüm. Elbette ki bu kitaplarda şair ve yazarların magazinsel yönleri çokça bulunmaktadır. Tanınmış kişilerle ilgili haber ve yorum anlamına gelen magazinin şair ve yazarlar hakkında da olması gayet doğaldır. Bunda yadırganacak bir durum yoktur. Hatta açıkça belirteyim ki ilk başlarda magazine yönelerek kitabın adını Magazinsel Edebiyat veya Türk Edebiyatının Magazini adlarından birini vermeyi düşündüm. Fakat bundan yazma sürecinde vazgeçtim. Çünkü şair ve yazarların sadece magazinsel yönlerini değil, kendilerine özgü psikolojilerini anlatmaya başlamıştım. Magazinle ilgili vereceğim isimler, kitapları oldukça sınırlandırıp basitleştirecekti. Bundan dolayı bu isimleri eleyerek kitaplara, kişilerin düşüncelerini, davranışlarını, hareketlerini ve zihinsel işleyişlerini(Kişiye özgü korku, hırs, kıskançlık, aşk vb.) konu edinen psikoloji ile karakteristik özellikleri anlatan portreden hareketle genel olarak Psikoportreler adını verdim. Dolayısıyla bu kitaplar şair ve yazarların psikolojilerini anlatmaktadır. Psikanalitik incelemelerde sanatçıdan esere, eserden de sanatçıya gidilebildiği için bu alana kaynaklık etmektedir. Böyle bir amaç dururken şair ve yazarların yalnızca magazinsel yönlerine takılmak, okuru, kitabın yazılış amacından uzaklaştırır. Kitaplara bütüncül yaklaşıldığında şair ve yazarların psikolojileri, psikolojilerinin eserlerine yansıması, eserlerinin yazılma süreçleri ve sebepleri çok daha iyi anlaşılacaktır. Psikoportreler bunların yanında onların yaşadıkları sosyal, siyasal, kültürel çevrelere; sosyolojik ve tarihsel olaylara da ışık tutacaktır. Psikoportreler bu söylediklerim dikkate alınarak okunursa okura hakiki anlamda bir katkı sunacaktır.

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Ali İhsan Kurakan 01 Aralık 2021 23:26

    Sayın yazar "Uzun yıllardır edebiyat öğretmenliği yapıyorum" cümlesi öğretmenliğinizin mahiyetini ele veriyor. Çünkü öğretmenlik yapılmaz, öğretmenlik edilir. Sizin gibi öğretmeler sayesinde Türkçede yapma ve etme fiilleri yerini yitirdi. Her şeyi maşaallah yapıyorsunuz. Buna Türkçenin içi de dahil galiba.