Önsöz

Erzurum tarihin en kadim şehirlerinden biridir. Karaz, Pulur, Cinis, Tufanç, Sos, höyüklerinin tarihi milattan önce dört binlere gitmekte, ilk kurulduğu yer olan Karaz veya Kara Arz, Kali, Kala, Kali Kala, Erzen, Erzen-i rum ve Erzurum adlarını alarak günümüze gelmiştir.

Milattan sonra 415 yılında dönemin Bizans İmparatoru Theodosius, Bizans - Sasanî mücadelelerinde bölgeyi savunmak amacıyla bugünkü kalenin bulunduğu yerde Theodosipolis şehrini kurdurmuş, 1600 yıllık bir şehir olarak günümüze ulaşmıştır.

Erzurum'un Bizans dönemine ait eserleri olmamasına karşılık Saltuklu, Selçuklu, İlhanlı Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine ait eserleri görmek suretiyle tarihi geçmişi hakkında sağlam bilgi elde etmek mümkün olmaktadır.

Tepsi Minare, Kale Mescidi ve Ulu Cami Saltuklu dönemini simgelerken, Çifte Minare, Yakutiye ve Ahmediye Medreseleri İlhanlı döneminin ilim yuvalarıdır.

Osmanlı devrinden günümüze yedi hamam, beş han, 49 cami ve askeri kışlalar gelmiştir.

Osmanlı-İran, Osmanlı- Rus savaşları depremler bu güzel şehre ciddi zararlar vermiş, özellikle insanlar muhacir olmuş, gidenler çoğu zaman geri dönmemişler, bunun sonucu bölgede yetişmiş insan sorunu çıkmış, dolayısıyla maddi eserlerde korunamamıştır.

Kadim şehir olunca efsaneler, masallar, halk hikayeleri belirleyici olmuş, bu özelliklerde şehrimizde son derece çok olan Erzurum efsanelerinin dilden dile anlatılarak günümüze ulaşmasını sağlamıştır.

Ahi geleneği Erzurum'da daha 1200'lerden başlayarak 1950'lere kadar devam etmiş, ünlü Ahi Şeyhleri yetişmiş neticede esnaf ve sanatkarlar için önemli bir kurum olan "Yiğitbaşı'lık müessesesi" asırlarca hayatiyetini korumuştur.

Kadim şehirlerin bir diğer özelliği yüz yıllara kadar uzanan mahallerinin var olmasıdır. Özellikle 1550'lerden başlayarak gelen mahalle adlarıdır. Türkiye'nin hiç bir şehrinde ahi adlı , zaviye adlı mahalle yokken şehrimizde Ahi Eyvad Mahallesi, Ahi Mehmed Mahallesi, Mehdi Abbas Zaviyesi ve Mahallesi adlı mahalleler kurulmuş ve bazıları günümüze kadar gelmiştir.

Şehrin nüfusu arttıkça yeni mahalleler kurulmuş ve camilerin etrafında isimleri şekillenmiştir. Ali Paşa, Murat Paşa, İbrahim Paşa, Ayaz Paşa mahalleri bu özelliktedir.

Çeşmeleri ve suyu ile müsemma olan, Dabakhane, Şabakhane, Cennet Çeşmesi'yle asırlar ötesinden asırlar ötesine uzanan tarih diminde susayan dudaklara şifa vermiş, hayat iksirini sunmuş, Palandöken yaylalarının suyuna yol vermiş Fırat'a kaynaklık etmiştir.

Sorbon Üniversitesiyle yaşıt Çifte Minareli Medresesi, 700 yıldır ilmin temsilciliğini yapan Ahmediye, Yakutiye, Sultaniye medreseleriyle evrensel değerlere katkı sunmuştur.

İlim ve irfan yolundaki hizmetleriyle iftihar edilen şahsiyetleri yetiştirmiş, ömürleri boyunca Erzurum kültürünü yurda tanıtmış; Kadı Darir, Şair Nef'i, İbrahim Hakkı, Şeyhülislam Feyzullah Efendi, Cenentzade Abdullah Efendi,Muid Mehmet Efendi, Elhac Mehmed Efendi, Müftü Salih Efendi, Şeyhül Kurra Mustafa Niyazi Efendi, Sadrazam Said Paşa, Edirne Müdafii Şükrü Paşa, Binbir Hadis Müellifi

Mehmet Arif Bey, Yetim Hoca, Şeyhülislam Musa Kâzım gibi felsefe, şiir, edebiyat, hitabet, askerlik , ilim ve politika sahasının meşhurlarını yetiştirmiştir.

Ülkenin en karanlık günlerinde 17 Haziran 1919 yılında Vilayet kongresini toplayarak Erzurum'dan göç edilmeyecek kararlarını çıkarmış, 23 Temmuz 1919 yılında Gazi Mustafa Kemal'in katılımıyla başlayan ve Cumhuriyete giden yolun başlangıç kararlarının alındığı ve "Kuva-i milliyeyi amil, milli iradeyi hakim kılmak esastır" prensibinin kabul edildiği şehirdir.

Aziziye destanıyla dünyada kahramanı kadın olan tek şehir olma unvanını elde etmiş, kadınlarına "paşa" unvanı vererek yüceltmiş, kadın edip ve şairlere sahip şehirdir.

Yılda kırk bin -elli bin devlik kervanların geçtiği Osmanlı İmparatorluğunun üçüncü büyük gümrüğüne sahip ve 1945 metre yüksekliğinden Anadolu coğrafyasına bakan şehir olmasıyla önemlidir.

Bu kadar önemli bir ipek yolu şehrinin soka , cadde ve mahallerinde yürürken bu şehrin ruhunun olduğunu hisseder, gelecek nesillere aktarmak istersiniz. Biz bu eserle içimizden gelen duygularla kadim şehrimi tanıtmak istedim. Umarım yazıları okurken sizlerde benimle yolculuğa çıkıp hayallere dalarsınız.

 

CAMİ-İ KEBİR MAHALLESİ

Adı üzerinde Camii Kebir. Kadim mahallemiz. 2013 yılından itibaren resmi olarak yok artık. Yönetenler öyle istedi. Saltuklu, Selçuklu, İlhanlı, Osmanlı ve Cumhuriyet bu kadim mahalleyi yaşattı ayakta tuttu. Adını korudu.

Öyle bir mahalle ki bağrında Anadolu'nun en büyük Ulu Camisini bağrında taşıyordu. İlmin sembolü Çifte Minareli Medreseye ev sahipliği yapmış, tarihi Tebrizkapı'ya doğudan açılmıştı. Ebu Isak Kazerunî türbesi kale surlarındaki burçta şehre bekçilik yapmıştı. Cimcime hatun kümbeti, Kale mescidi, İç kale, Tepsi minare bu mahallenin diğer anıtsal eserleriydi.

Eğitimdeki modernleşmenin başlangıç tarihinden yadigar kalan Sultan Abdülhamit'in yaptırdığı Erzurum İdadi binası okul olarak varlığını devam ettiren müesseselerdendi.

Güz destanın müellifi olan Ketencizade Rüştü'nün evi de buradaydı. Az çok korunan eski Erzurum Evlerinin kalıntıları bu mahalleyi süslerken, Erzurum kültürüne hizmet vermeye devam eden "Erzurum Halk oyunları derneği" bu mahallede bulunuyordu..

Atatürk'ün 1919 yılında asker olarak gelip, istifa ederek sivil hayata başladığı konakta burada kaderine terk edilmiş, yıkılmayı beklemekte.

Tarihi akmayan çeşmeleri, nice alim, ulemanın yaşadığı bu kadım mahallemiz artık yeni kayıtlarda adı silinmiş, tarihin tozlu sayfalarına 2013 yılında hapsedilmişti.

 

Etiketler : Önsöz
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.