Öğretmenlere Ne Verdiniz?

Medyada öğretmenlerin aleyhine zaman zaman yazılar çıkıyor. “Öğretmenler fazla tatil yapıyor, öğretmenler kendilerini geliştirmiyor.” gibi lakırdıları ben duyuyorum ve okuyorum. Kendi fildişi köşelerinde sırf unutulmamak ve dikkat çekmek isteyen acayip kalemler, bu ülkenin gerçek fedakâr insanlarına kalemiyle acımasızca vuruyor. Çocuklarımıza ve gençlerimize ışık olan öğretmenler hakkında “hayır” yerine “şer” konuşuyor. Bütün maddî ve manevî imkânsızlıklara rağmen ışık olmaya çalışan öğretmenlerin azmini söndürüyor. 

 

Bu başlıkları atanlar ne kadar eğitimden anlıyor, ne kadar öğretmenleri tanıyor? Bu soruların cevapları hiç de zor değil. Kocaman bir hiç... Hiç mi hiç anlamıyorlar, tanımıyorlar. Anlasalardı, bilselerdi bu tip cümleleri kurmazlardı. Onlara mesleğimiz gereği öğretmenleri bir kez daha “anlatmak” istiyorum. Onlar anlayana kadar anlatırız, sorun değil, yeter ki bizi anlamaya çalışsınlar.

 

Öncelikle eleştiriler objektif ölçüler içerisinde yapılmıyor. Tamamen görülen veya duyulan bazı istisnalar üzerinden genellemeler yapılıyor. Eleştiriler yol göstermek ve yapıcı olmaktan uzak; aksine son derece iç karartıcı, hırpalayıcı ve kırıcı. Öğretmenlerin ne şekilde davrandıklarını öğrenebilmek için ilk önce onların yaşadığı hayat şartlarına bakmak gerekir. İnsan tamamen kendi duygu ve düşünceleriyle hareket edemez. Onların duygu ve düşüncelerini etkileyen çevre şartları vardır. İnsan bir nevi sadece kendisinin değil, çevresinin de ürünüdür. Eğer öğretmenlerde olumsuz bir davranış varsa bunu sadece öğretmenlerde değil, çalıştığı ortamlarda ve ekonomik şartlarda da aramak gerekir. Yani öğretmenlerin olumsuz davranışları üzerinde ahkâm kesenler biraz da dönüp kendilerine bakmalıdır. Acaba öğretmenlerde gördüğümüz bu olumsuz davranışlarda bizim payımız var mıdır diye düşünmelidir.

 

Erich Fromm, diyor ki engellemelerin olduğu ve ihtiyaçların karşılanmadığı ortamlarda insanlar agresif davranabilirler. Fromm’a göre ümitlerinin yıkıldığı bir ortamda yaşayan kişi; hayal kırıklığına uğrar, yaşamdan nefret eder. Kişi sinik ve yıkıcı biri olup çıkar. Bu ruh hali, umutsuzluğun doğurduğu bir sakatlıktır. Öğretmenlerin çoğu Erich Fromm’un tarif ettiği böyle bir ortamda yaşamaktadır. Aldığı maaşla, ev kirasını,  faturaları ve temel ihtiyaçlarını karşılayamamaktadır. Bu yüzden öğretmenler, asıl işi olan eğitim ve öğretime soğuk bakmaya adeta itilmektedir. Eşi ve çocuğuna karşı boynu büküktür, mahcuptur. Devlet ve toplumun kendisine yeterince değer vermediğini düşünmektedir. İtilmiş ve kakılmışlık psikolojiyle yaşayan öğretmenler elbette verimli olamayacaktır. Ancak yaşam sevgisinin olduğu yerde çalışan insanlar, hem mutlu hem de verimli olmaktadır. Erich Fromm, bunun için insanların onurlu bir yaşam sürebilecek maddî ve manevî şartlara sahip olması gerektiğine dikkat çekmektedir.

 

“Her Şey Sende Gizli” adlı şiirde şöyle diyor:

Sevdiğin kadar sevileceksin.

Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer

Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın.

 ...

Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin,

Bunu da öğren,

Sevdiğin kadar sevilirsin.

 

Şimdi sizlere sesleniyorum. Rahat koltuklarında kabararak eleştirenler, küçümseyenler, büyüklük ve bilgiçlik taslayanlar, çalım atanlar, çaka satanlar ve egolarına tapanlar! Öğretmenlere ne verdiniz de ne istiyorsunuz? Çağdaş standartları düşündüğünüzde hangi maddi ve manevi imkânları sağladınız?

 

Sevgi beslemediğiniz insandan sevgi, saygı duymadığınız insandan da saygı bekleyemezsiniz! Öğretmene vermediğiniz bir şeyi ondan nasıl isteyebilirsiniz? Öğretmen kendinde olmayan bir şeyi  nasıl verebilir? Bu, insan tabiatına ve gerçeklere aykırıdır. Eğer sevgi ve saygı vermeden karşınızdakinden bunları beklerseniz,  o zaman siz o insanları insan olarak değil, birer hizmetçi, daha da kötüsü kendinize itaat etmelerini beklediğiniz köle olarak görüyorsunuz demektir. Köle psikolojisiyle yaklaştığınız öğretmenlerden nasıl bir eğitim ve davranış bekliyorsunuz?

 

Unutmayın değer verdiğiniz kadar değerlenir, sevdiğiniz kadar sevilirsiniz.

Kaynak Fromm, Erich, Sevginin ve Şiddetin Kaynağı, Payel Yayınevi, İstanbul,1987.

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Veli 01 Aralık 2021 23:18

    Öğretmenlere dört yıllık tahsil imkânı verildi ama onların çoğu tahsili değil diplomayı tercih ettiler. Eğitim ve öğretim de diploma ile değil bilgi, ilgi ve gayretle mümkün olduğundan eğitim ve öğretim yerde sürünüyor. Kaç öğretmenin aldığı maaş helal acaba? İşini bilen, tahsilinin hakkını veren öğretmenleri tenzih ederiz çünkü eğitim ve öğretimde bir şeyler oluyorsa biraz da onların sayesindedir. Öğretmen goygoyculuğu iş değil.