Ülkemiz bir yerel seçimin daha kapısını aralamış durumda. “Seçim” denen olay her zaman ve her yerde bir “kapalı kutu ”dur. Ne sonuç vereceği önceden bilinemez. Baktığımızda bu seçim hem iktidar hem muhalefet açısından son derece önemli ve kritiktir.
31 Mart yerel seçimleri öncesi şöyle bir analiz yaptığımızda görünen o ki son günlerde iktidarında muhalefetinde açıkça ifade ettiği gibi ekonomik şartlar ve özellikle dar gelirliler, sabit gelirli çalışanlar ve emeklilerin durumu bu seçimde belirleyici olacaktır.
Diğer taraftan sahada gördüklerimi birkaç cümle ile ifade etmem gerekirse diyeceğim o ki milletin oyu ile seçilmiş siyasetçiler sadece seçim zamanı milletin koluna girmemeli, geçim zamanı da milletle kol kola girmeli toplumun derin yaralarını hissetmeli ve çözüm üretmek için çok büyük gayret göstermelidir.
Özellikle iktidar cenahında gördüğüm küskünlüklerin ve kırgınlıkların hat safhada olması. Açıkçası gözlemlediğim amasız, fakatsız bu davaya hizmet etmiş dava erlerinin bir kısmı küstürülmüş durumdalar. Bununda etkileri teşkilatlar bazında ve sahada açıkça gözlemlenmektedir.
Hakkı hak bilip, ömrünü batılla mücadele ederek geçirmiş gerçek dava erlerinin samimi ve gayretli çalışmalarıyla makam elde edip, bu makamı kendi çıkarları için kullanmaktan başka bir gayreti olmayanların bir an evvel teşkilatlardan ve siyasetten uzaklaştırılması elzemdir.
Müdahale edilmesi gereken diğer bir hususta seçim sonuçları ne olursa olsun. Siyasetin ve bürokrasinin temelden itibaren adalet, ehliyet, emanet, sadakat ilkelerine dönmesi ve bu ilkeler doğrultusunda yeniden yapılandırılması gerekmektedir.
Aksi halde tünelin ucu karanlıktır.
SÖYLENMEDİ DEMEYİN!
Bizim bugün siyasetteki tavrımız ve duruşumuza gelince Medrese-i Yusufiye’nin Yusuf yüzlü başkanı, Anadolu’nun hormonsuz yiğidi, Ozan’ın kırk çatal yürekli Muhsin’im dediği Şehit Muhsin Yazıcıoğlu’nun MUHSİNCE tavrıdır.
Çünkü bugün ki siyasi arenada ki tabloya bakınca ‘’Muhsin’i bir duruş ’un ne kadar önemli olduğunu daha net anlıyoruz.
Muhsin’ce duruş, Şehit Muhsin Yazıcıoğlu’nun Temmuz 1996’da Rahmetli Erbakan Hocamız ve Tansu Çiller’in kurduğu Refah Yol hükumetinin kurulması için söylediği ‘’Müslümanların iktidar olmasını engellediniz sözünü size söyletmeyeceğim.’’ duruşudur.
Muhsin’ce duruş, 28 Şubat ve e-muhtıra günlerinde, “Biz, milli iradeden ve demokrasiden yanayız. Demokrasinin köklü bir şekilde yerleşmesi için sandıktan çıkan iradeye herkes saygı göstermelidir. Demokrasiye balans ayarı yapmak isteyen hadsiz, militarist, darbeci, cuntacı, millet düşmanı vesayetçi çevrelerle her türlü odaklarla mücadelemiz devam edecektir. Ülkemizin istikrarsızlığa düşürülmesine asla müsaade etmeyeceğiz. İstikrarın temini için her şeyi yapacağız” diyen, milletten ve demokrasiden yana olan şehit Yazıcıoğlu’nun duruşuna sonuna kadar bağlı olmaktır.
Muhsin’ce duruş, "Şimdi bakın yoldan geldik, yola gideceğiz. Hiç birimizin garantisi yok. Bir saniyesine bile hâkim olamadığımız, hükmedemediğiniz bir hayat için, bir dünya için, bu kadar fırıldak olmanın anlamı yoktur." duruşudur.
Muhsin’ce duruş, ‘’Ben namlusu milletine çevrilmiş bir tanka selam durmam” diyen. Türkiye Cezayir olmaz, İran olmaz, Suriye olmasına da biz müsaade etmeyiz.” diyerek, kirli mahfillerin karanlıkta kalan necis suretlerini ifşa eden duruştur.
Türklük ve İslam sevdalısı için herkesin sustuğu yerde haykıran, mağdur edeninden mağdur olanına kadar herkesin hesap yaptığı o dönemde o hesap yapmadan, yapılan kirli hesapları o bozan duruştur.
Kısacası bizim için İslam, Kuran, Vatan, Bayrak ve Millet denilince gerisi teferruattır.
Duruşumuz millidir. Milletin kendisidir.
Son söz, 31 Mart Yerel Seçimlerinin ülkemize milletimize ve bu millete umut bağlamış mazlumlara hayır getirmesini Yüce Allah’tan temenni ediyor, Şehadetinin sene-i devriyesinde Şehit Muhsin Yazıcıoğlu’nu rahmetle yâd ediyorum.