Hayatın herkese getirileri farklıdır. Bu farklılıklar arasında herkesin gücü ve olayları kaldırabilme kuvvetinin de farklı farklı olduğu düşünülürse aynı sıkıntılar veya aynı sevinçler herkes tarafından farklı seviyelerde algılanır. Bu hayatın, olayları kişiselleştirme şeklidir. Aynı olay herkesi aynı seviyede mutlu etmezken aynı keder herkesi aynı seviyede üzmez.
Yukarıda yazdıklarımı iyice anladıktan sonra yazdıklarımı anlayabileceksiniz.
Aktif bir sosyal medya kullanıcısı olmama rağmen asla başkalarının hayatlarında doğrudan yansıttıklarının dışında bir şeyler düşünmedim. Doğrudan yansıtılan dışında bir şeyler düşünmenin de edebe aykırı olduğunu ısrarla savunuyorum. Ama son zamanlarda şunu fark ettim ki insanlar kendi sevinçlerini, üzüntülerini bir kenara bırakıp başkalarının hayatlarının alt metnine inmeye bayılıyor. Bu irdelemeyi yaparken de cehaletlerini gizleme gereği bile duymuyorlar. Bu durumu bir örnek vererek açıklamak istiyorum. Geçenlerde sosyal medya hesabımdan ünlü bir şairin ölüm yıldönümü münasebeti ile bir paylaşımda bulundum. Yakının mıydı canım? Sorusuna cevap vermekten usandım açıkçası.
Olaylara düz bakabilme yeteneğini kaybetmiş bir toplum olmamız beni aşırı derecede kaygılandırıyor. Bir şiir alıntısı paylaşmanız sizin aşık, üzgün ve ya çok mutlu olduğunuz anlamına gelmiyor. Sadece edebiyatı seviyorsunuzdur ve şiir hoşunuza gittiği için paylaşmak istemiş olamaz mısınız?
Yaşadığınız güzel anları sosyal medya hesabınızdan paylaşmanız deli gibi para harcadığınızı yansıtmıyor bence. Sadece o anı kalıcı kılmak istemiş olamaz mısınız? Hayır olamazsınız. Bazı dar beyinli aklı kıt insanlarca yaşantınızın yansıtılmış küçük kısımları büyük büyük anlamlandırmalarla çıkıyor sonrasında karşınıza.
Sizin hayatınız başkalarına nasıl da dert oluyor bir bilseniz. Yaptığınız çok güzel bir tatil sonrası aldığınız saçma sapan yorumlar geçmiş güzel günlerinizi bile gölgeleyebiliyor. Ya da çok sevdiğiniz yazarın bir şiirinden yapmış olduğunuz bir alıntı yüzünden neden bu kadar üzgünsün konulu yüzlerce mesaj alabiliyorsunuz. Hepsine tek tek bu bir şiir, sen bilmezsin cahil demek istemediğiniz için bilmem öyle işte der savuşturursunuz ama bazı küçük beyinlerin minik loblarında hayatınız hiç olmadığı şekilde anlamlanmıştır artık. Hatta bir süre sonra siz bile olayların gerçeğini unutursunuz.
Hayata dair başarılarınızı paylaşmamanız başarısız biri anlamına gelmediği gibi, paylaşmanız da sizi her alanda başarılıymışsınız gibi göstermiyor. Her gün eşinizle birlikte resim paylaşmıyor oluşunuz eşinizle aranızın açık olduğu anlamına gelmediği gibi, yemek resimleri paylaşmamanız da açlıktan öldüğünüz anlamına gelmiyor.
Bu durumlara ben insanların beyninin yetmediği yere burnunu sokma çabası diyorum. Demek ki; o kafada tek işe yarar uzuv burun. Haaa pardon. Birde çene var beyin eksikliğini telafi etmek için.
Başkalarının hayatları yerine kendi hayatlarımıza odaklansak, bilmediğimiz şeyleri anlamlandırmak yerine olayı olduğu gibi görsek kendi mutluluğumuza katkıda bulunacağız ama nerdee.
Eleştirmek yerine örnek almayı becerebileceğimiz güne kadar nefret ve kin hayatımızdan çıkmayacak bundan eminim.
Başkalarının hayatlarına dair kişisel anlamlandırmalardan kaçınmanız dileği ile…