Kaybettik...! Mağlup Olduk...!

Bir zamanlar köyde, kasabada ve şehirde başlayan muhafazakarlık, sağcılık ve milliyetçilik duygularımız öyle kuvvetliydi ki bütün benliğimizi kuşatıyordu.

1965-1980 arasıydı. İdealisttik. Tüm varlığımızı Türk Milletinin Varlık ve Beka davasına ayırmıştık.

Erzurum'da özellikle bu yıllar vaazlarda dini konular anlatılır, genç müminler, yani bizlerin beyninde, zihninde derin izler bırakırdı.

Vaiz son Peygamber Hz. Muhammedi(S.A.S) anlatırlardı. Gençliğini, Mekke'de bir mazlumu korumak için kurulan Hıl'ful Fudul yani erdemliler hareketini, genç Muhammed'in katılışını ...

İslam tarihini Mekkeli müşriklerin Müslümanlara nasıl zulüm yaptıklarını....

Sonra sahabenin fakirliğini, aç kaldıklarını, hicreti, Mescidi Nebevinin yapılmasını, Mescid-i Dırar'ın yıkılmasını...

Hz. Ömer'in hutbede giydiği gömleğin nasıl hesabının sorulduğunu...! Hz. Ebubekir'in sözüne karşı "seni kılıçlarımızla düzeltiriz" dediklerini...!

Hz. Ömer: "Fırat kenarında bir koyunu kurt kaparsa adli ilahi onun hesabının Ömer'den sorar"....!

Kerbela olayını Hz. Hasan ve Hüseyin'in şahadetini, Emevi zulmünü onlar anlattı... Biz okuduk...!

İmamı Azam'ın Abbasi halifelerine karşı hakkı savunduğu için hapse atıldığını, kırbaçlandığını öğrendik..

Sultan Alpaslan'ın şahadetini.. Nasıl ordu geçerken gururlandığını... Tadat yapan askerlerinin "Gururlanma Sultanım senden büyük Allah" var demelerini....!

Fatih Sultan Mehmed'in Rum Mimarla aynı mahkeme salonunda nasıl yargılandığını ...!

Kırım'ı Feth eden, Otranto'ya çıkan ordunun başındaki Gedik Ahmet Paşanın aşçılıktan nasıl Veziri Azam'lığa çıktığını..

Kanuninin huzurunda meşhur tabiat perest biriyle devrin ulemasının nasıl tartıştığını ve sonunda elini kolunu sallayarak saraydan çekip gittiği "Vak Vak Vakasını" okuduk.

Mercidabık, Ridanye, Otranto, Mohaç, Preveze zaferleriyle övündük..

Özi, kalas, ibrail Kaynarca, Paserofça, Ayestefenos mağlubiyetleri için ağladık..

Bütün yukarıdakiler bize ilim, irfan, edep, vatanseverlik, hak, hukuk adalet duyguları kazandırdı...

Yalan söylemeyecek, hak yemeyecek, Türk Milletini, Türk Devletini canımızdan çok sevecektik.

Öylede yetiştik. Derken seksenli yıllarda " benim memurum işini bilir" iki binler de "çalıyorlar ama çalışıyorlar" gibi ifadeleri duyduk.. Yaşadık...

Derken para, makam ve başka şeylerle tanıştık.... Artık idealistlikliği bırakmış, kapitalist hayata teslim olmuştuk. Hem de vahşice saldırıyorduk... Ne bulsak yağmalıyorduk... !

İşi ehline vermeliyiz anlayışından uzaklaşıp "bizden olsun önemli değil", önemli olan "ben ne dersem o olur" anlayışı hakim oldu. Artık doğruya doğru, yanlışa yanlış diyemiyorduk. Demiyorduk...! Para, makam ve şöhret tatlı gelmişti...!

Kültürde, sanatta, fikirde, ahlakta, edepte, irfanda hak ve adalette çok ama çok gerilerde kalmıştık.

1968-1978 kuşağının gençleri tam bir erozyona uğramış, değişmiştik...!

Buna denecek tek şey, kaybetme, yozlaşma, mağlup olma idi....!

Başka ne denilebilirdi ki....

2019 Mayıs'ında geçmişte savunduğumuz değerleri kaybederek dünyevileşmiş, seküler bir hayata alışmıştık.

6 Mayıs'ta alınan kararla yıkılmıştık......!

Anlayacağınız dünya nimetleri için ahreti terk etmiş ve kaybedenlerden olmuştuk.....!?

 

Etiketler : Abdurrahman Zeynal
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.