Allah’ın ilk emri ‘Oku’. Dinin temel kaynağı da Kur’an. Yaradan kitabında oku, öğren ve ona göre yaşa diyor. Rum suresi 22. ayette ise, ‘’Dillerinizin ve renklerinizin farklılığı da onun ayetlerindendir’’ deniliyor.
Kulun ‘Allah ile aldatılmaması’ için dinini bilmesi gerekir. Ülkemizde ilk kuran tercümesi 1925 yılında Elmalılı Hamdi Yazır’a ‘Hak dini Kuran dili’ adıyla yaptırıldı. Erzurum’da bin 346 tane Kur’an kursunda, bin 875 tane öğretici tarafından Temmuz itibariyle, Kur’an öğretimi başlıyor.
Uzun bir eğitim öğretim sezonunun ardından, Ana babalar adeta çocuklarının ellerinden dondurmalarını alarak, ‘Doğru camiye’ diyecek hafta başında. Haliyle talebeler çok da gayretli ve istekli olmayacak. Ancak ağaç yaşken eğilir sözünden hareketle, yaz kuran kurslarıyla ilk tohumların ekilmesi gerekiyor.
Eğitim ve öğretimde ödüllendirme tekniği çok başarılı bir yöntem. Bir fareye bile ödül yöntemiyle doğru davranışı öğretebiliyorsak, abartmadan verilecek küçük hediyelerle de öğrenmeyi kolaylaştırabiliriz. Öğrenci velilerine çocuklarından bahsedilmesi de ilgi ve alakayı artırır. Olumsuz öğrenciler içinde iyiden kötüye doğru giderek, yani ‘Tost yöntemi’ uygulanabilir.
Öğrencilere dini sevdirerek, görevler vererek, namazlarda cemaatin arasına serpiştirerek, okuma ve anlatma yaptırarak, derslerde aktif konumda kalmaları sağlanabilir. Herkes ilgi bekler, herkes güler yüzden hoşlanır. En azından tebessümü esirgemeden, çocuklara dinin hayatın her anında olduğu anlatılabilir.
Çocukları camiden, hocadan, dinden, imandan kaçırtan değil, hayatın kitabının kur’an olduğunu öğretmemiz gerekiyor. Ahlak kurallarının Allah’ın emirleri olduğunu, güzel ahlakın Allah’ın bizden istediği en önemli ilkeler olduğunu anlatmak gerekiyor. Sadece Arapça sureler değil, anlamlarını da çocukların anlayacağı şekilde anlatmak hocaların görevi.
İslam’ın hoş görü dini olduğunu, Allah’ın bizden zorluk değil kolaylıklar istediğini, dinde zorlama olmadığını, körü körüne değil, yeri göğü, insanı, hayvanı, dağı taşı incelememiz gerektiğini, Allah’ın dini bizler için kolaylaştırdığını çocuklara anlatmamız ve akıllarını kullanmalarını öğretmek en temel vazifemiz.
Çocuklarımıza sadece Arapça öğretirsek, dün İngiliz casusu Arabistanlı Lawrence gibi bugün Fetö gibi yarın bir başkasının kucağına düşer, çırpındıkça batarız..!
"çocuklarımıza sadece Arapça öğretirsek" çok iyi olur. Keşke öğretebilsek, Arapçayı kaç ilahiyat mezunu biliyor? Öte yandan "lawrens" gibi, "fetö" gibi ilgisiz genellemeler doğru değil. Ben ce
Ben 65 yaşındayım çocukken şimdikinden daha fazlaydı kuran öğrenenlerin sayısı her camide hemen hemen bütün çocuklar kuran okumayı öğrenirdi. Ne yazıkki şimdiki gibi hep Kur'an okuyup hafız olmayı öğrettiler.kurandan önce ahlaklı ve dürüst olmmayı öğretmedikleri gibi Kur'an ında bize ne dediğini öğretmediler genel anlamda.onun için çoğumuz hakikaten Kur'an okuyan bir hısız ve ahlaksız olduk.halen daha güzel kuran okuma yarışları düzenleniyor,tabiki bu gurur verici çok güzel birşey ama ne yazıkki ünlü futbolcular gibi üne kavuştuktan sonra iş futboldan çıkıp transfer paraları ön plana çıkıyor,anlayanlara lütfen bu sayların onda biri olsun kuranın ne olduğunu ve ne emrettiğini öğretsin,ama oda sizin elinizde değil başımzdaki diyanet reisinin elinde bende şahsım olarak bu insanı zerre kadar icraatlarını teyit etmiyorum ve ekibinin selametle Rabbim hakkıyla ibadet edenlerden eylesin.
işte bu... kitaplar yazarak ifade etmeye gerek yok , sondan 3. paragraf her şeyi anlatmış... kutlarım
Sevgili kardeşim, dediğiniz gibi anlamı bilinmeyen bir metin okumak şuur altını şartlandırmak suretiyle faydalı olur. Okunan şey ne olursa olsun. Ancak Kur’an içeriği bilinsin ve yaşansın diye insanlığa peygamberimiz aracılığıyla gönderilmiş bir yaşam kılavuzu. Bu kılavuz siyer bilinmeden de tek başına okuyan tarafından anlaşılamaz. Anlamdan habersiz hafızlık yapan çocuklar keşke okuduklarının anlamına da vakıf olsalar. 1 buçuk milyar islam alemi ve araplar ya Kur’an okumuyorlar ya da okuduklarını yaşamak zor geliyor. Aksi halde dünyadaki İslam aleminin yeri çok farklı zirveler olurdu.
24 Aralık 2020 tarihinde Diyanet, Kuran'ın tercümelerinin Kuran hükmünde olmadığını ve bu tercümeleri Kuran olarak isimlendirilmesinin de caiz olmadığını belirtti. Açıklamada, "Mealin Kur'an yerine okunması da doğru değildir" denildi.
Hocalar biliyor muki anlatsınlar. Ne yazikki müslümanlar Arapça'nın Allah'ın dili olduğunu sanıyor. Arapçayı kutsal sanan insanlara hicbirsey anlatamazsin.