Erzurumlu "Niye Yetim" hoca dedi

1850'lerde Pervizoğlu Medresesinde okumuş, icazetini almış, Erzurum'da ilk açılan Sivil Rüştiye'nin ilk muallimi olmuştu. Evlenmiş, Ayazpaşa Mahallesindeki mütevazi evine yerleşmiş, halkın verdiği isimle şehrin Yetim Hocası olmuştu.

Medresesi mütevazi bir hanın dip tarafında bir dükkân odasıydı. Lakin bereketliydi. Şehrin Valisi, paşaları, şehrin ileri gelenleri, eşrafı sözü dinlenenleri Yetim hocanın sohbetlerine devam ederlerdi.

Hoca o yıllar misafirleriyle sohbet ederken mutlaka bir yabancı dil öğrenmelerini, çıkan gazeteleri takip etmelerini telkin ederdi.

Adı Yetim hocaydı. Babadan ve anadan yetim kalmamıştı. Ama şehir ona bu ismi uygun görmüştü...

Niye mi? O hayatında devletten maaş almadan fahri olarak yüzlerce talebe okutmuş, onların hayatta başarılı olmaları için çalışmıştı.

 

Talebeleri içinde "Edirne müdafii Şükrü Paşa, Zırnıklı Vehbi Bey, Müftü Sakıp Efendi, Küçük Maksut Efendi, Hoca Raif Dinç" ve daha niceleri onun rahle-i tedrisinden geçmişti. Şeyhülislam'ın maaş bağlanması yönündeki teklifini nazikçe reddetmişti.

Ama o Yetim Hocaydı. Yani Mustafa Yetim Efendiydi..

Şimdilerde hayatta olmayan ve Yetim Hocanın evlerde konuşulduğu yıllarda konuşmaları dinleyenlerden dinlemiştim Yetim Hocayı.

Yetim hoca baharla birlikte eşini yanına alarak faytonuna biner Erzurum ovasındaki köylere, İspir'e, Aşkale'ye, Oltu'ya, Pasinler'e kadar gider yetim çocuk sorar, arar, bulur ve onların manevi babalığını yapardı.

Yetim Hoca bu gezilerinde anadan, babadan yetim kalmış, kimsesiz kızları, erkekleri bulur, köy muhtarı ve azaların yeminli ifadeleri sonucunda teslim alır, evine getirip onları yedirip, içirip büyütürmüş.

Öyleki bu çocuklar yetim hocanın manevi evlatları olurlarmış. Kızları eşi, erkekleri kendisi okutur, büyütür ve toplumun bağımsız bireyleri olmasında emek sarf ederlermiş.

Evlenme çağına gelen çocukları edep ve erkanla, Türk'ün töresine göre evlendirip ev bark sahibi olmalarını sağlarmış..

Yetim hoca geçimini ektiği tarlalardan elde ettiği mahsul, ortaklarıyla alıp sattığı celeplerden kazandığı parayla hayatını devam ettirmiş, yetimleri büyütmüş, evlendirmiş, ancak hiç kimseden hakkı olmayan parayı almamış, onurlu bir dini hayat yaşamıştı.

O Erzurum'un Yetim Hocasıydı. Muhtemelen halk ona bu özelliğinden dolayı Yetim Hoca unvanını vermişti.

 

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.