Son günlerde internetteki dinsel tartışmalardan biri de Hz. Aişe’nin evlilik yaşı oldu. İslam kaynaklarına göre Hz. Aişe altı yaşındayken ellisini aşan Hz. Muhammed’le nişanlandırılmış, dokuz yaşında da evlendirilmiştir. Müslim’in Hz. Aişe’nin ağzından naklettiği bir rivayet şöyledir: “Peygamber (s) benimle altı yaşımda iken nişanlandı, dokuz yaşımdayken de dünya evine girdi.” “Abdurrazzak, İbn Sa' d, Ahmed b . Hanbel, Buhari, Müslim, Ebu Davud, Darimi, İbn Mace gibi birçok muhaddis ve tarihçilerin eserlerinde yer alan rivayetlere göre durum böyledir.” (Bünyamin Erul, “Hz. Aişe Kaç Yaşlarında Evlendi? Dokuz mu? On Dokuz mu?” İslami Araştırmalar Dergisi, Cillt: 19, Sayı: 4, Yıl: 2006, Sayfalar: 637-649) Bu bilgiden hareketle bir kısım Hz. Muhammed’i ve İslam’ı eleştiriyor, karşı taraf da bu eleştirilere yanıt veriyor. Bu tartışmaların öncesi de var. Reinhart Dozy, Nabia Abbott, Maxime Rodinson gibi doğu bilimciler Hz. Aişe’nin evlilik yaşını eleştiri konusu yapmışlardır. Bu gibi eleştirilere yanıt veren ilk kişi Ömer Rıza Doğrul olmuş. Ona göre Hz. Aişe on sekiz yaşındayken Hz. Muhammed’le evlendirilmiştir. Doğrul’un bu savunmacı yaklaşımı daha sonraları yazılan makalelerde zorlayıcı ve kaynaklara dayanmayan bir bilgi olarak değerlendirilmiştir. Buna rağmen Doğrul’un bu bilgisinden hareketle birçok Müslüman’ın Hz. Aişe’nin yaşını on sekize çekerek savunmaya geçmesi bu yaştaki evliliği benimse(ye)mediğini gösterir. Ancak Hz. Aişe’nin evlendirilmesini yaşadığı dönemde sadece Müslümanlar değil, İslam’a inanmayanlar da yadırgamamıştır. Çünkü o dönemki Arap örfünde çocuk yaştaki evlilikler gayet doğal karşılanıyordu. O dönemde Hz. Aişe gibi evlendirilen çok sayıda kız çocuğu vardı. Kaldı ki o dönemlerde savaşların ve hastalıkların çok olması nedeniyle insan ömrünün genel ortalamasının otuz-kırk yaşları arasında olduğu düşünülürse dokuz, on, on bir, on iki yaşlarındaki evlilikler anlaşılabilir bir olaydır.
Kuşkusuz ki günümüz anlayışıyla 1400 yıl önceki bir evliliğe bakılırsa bunu benimsemek mümkün olmaz. Zira gelenekler, görenekler değişmiş; en önemlisi de insan aklı baş döndürücü bir şekilde gelişmiştir. Bu konuda makale yazan Mehmet Azimli, Bünyamin Erul ve İhsan Arslan’a göre Hz. Aişe’nin evliliği iklim, coğrafya ve Arap kültürünün bir ürünüdür. Diğer taraftan Araplarda bugün hâlâ süren çocuk yaştaki evlilikler, bazı Orta Doğu toplumlarında da görülmektedir. Nitekim çocuk yaş olarak nitelediğimiz 18 yaşının altındaki evlilikler Türk toplumunda da bulunmaktadır. Bundan 50-60 yıl öncesine gittiğimizde hemen herkesin dedeleri ve ninelerinin 18 yaşının altında evlendirildikleri ortaya çıkacaktır. Örnek vermek gerekirse benim anam gözyaşları içinde bir köyden bir başka köye 13 yaşındayken evlendirilmiş. Ne yazık ki bugün dahi ülkemizin bazı bölgelerinden çocuk evlilikler hâlâ sürmektedir.
Toplum kültüründeki 18 yaşının altındaki evlilikler, divan ve halk edebiyatına sevgili olarak yansımıştır. Dört kitaptan oluşan Divan ve Halk Edebiyatından Psikoportreler’i yazarken şairlerin sevgililerinin yaşlarını açıkça belirtiğini gördüm. Divan edebiyatında sevgililerin yaşları on bir, on iki, on üç, on dört, on beş ve on altı olarak geçiyor. Hatta divan şiirinde sevgilinin ideal yaşı on dörttür. On dört yaşından sonra güzelliğin yok olmaya başladığı düşünülüyor. Nedim’in yazdığı şu beyit buna örnektir:
Henüz on ikiden on üç gün eksik yâşı ammâ kim
Ayın on dördünü yâd ettirir bir mâh-tal’at var
Divan edebiyatındaki bu anlayış halk edebiyatında da vardır. Bunu, Karacaoğlan’da görmek mümkündür:
On birinde mâh yüzüne bakılır
On iki de kızın kahrı çekilir
On üçünde ak gül olur açılır
On dördünde her yeri bal olur
Aynı anlayışın izlerini manilerde, türkülerde ve şarkılarda da bulabiliriz.
Hâl böyleyken burada çıkan sorun şudur: Bazı Müslümanların ve Müslüman grupların Hz. Aişe’nin evliliğinden hareketle günümüzde de küçük yaştaki evliliği Hz. Muhammed’e dayandırarak savunmaları ve dinin vazgeçilmez bir gereği olarak görmeleridir. Sanki dinin bütün emirlerini yerine getirmişler de sadece bu kalmış gibi davranıyorlar. Bunları basını takip edenler görmüşlerdir. Onlar bu görüşlerini savunurken günümüz modern toplumlarındaki evlilik dışı ilişkilerin serbest olarak ve çok eşlilik şeklinde arttığını, on-on iki yaşlarına kadar indiğini söylemektedirler. Ancak yanlış yanlışla savunulmaz. Bunun yerine her ikisinin de artık insan aklına ve vicdanına uymadığını açıkça söylemek en doğrusudur.
Bu tartışmalardan çıkan bir gerçek de şudur ki Doğu ve Batı toplumlarında kızlar ve kadınlar tarih boyunca insan olarak görülmemiştir. Erkek, kadına kendisinin bir hizmetçisi, çocuk doğuranı, malı, mülkü ve kölesi olarak bakmıştır. Daha önceden başlayan bu anlayışın yıkılışı devam ediyor.