Öğrenmek, geliştirmek, hayata tatbik etmek insanlığın tarihiyle orantılıdır. Öğrenmenin aracı yazılar, semboller toplandığı yerlerde kitaplardır. Bir noktada insanlık tarihi kitapların tarihi ile özdeştir.
Mağara duvarlar, yontulmuş taşlar, papirüsler, hayvan derileri ve nihayet kâğıt... Günümüzde kâğıdın önemi arttıkça artmış, üreten ülkeler ve tüketen ülkeler olarak ikiye ayrılmış durumdadır.
Osmanlı kâğıt üretmemiş hep dışarıdan ithal etmiştir. Ancak 1934 yılında temelleri atılan 1936 yılında üreten ilk Fabrikadan 2003 yılına kadar Türkiye'nin %90 ihtiyacını karşılayabilecek kâğıt üretmemize karşılık 2004 yılında kâğıt fabrikalarının özelleştirilip satılması sonrasında kapatılması tüm kâğıt ihtiyacını 90 yıl sonra ithal ederek karşılama yoluna girmişiz.
Okul ile kitap aslında özdeş bir kavramdır. 20 Milyon öğrencisi olan ülkede kitap, defter zaruri bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyacın karşılanması mecburidir. 2004 yılından önce özellikle 1980 öncesi kitaplar elden ele geçerek dört beş yıl okunabiliyordu.
Kitapları devletin vermesi belki kulağa hoş gelebilir. Ancak kullanım biçimi , her yıl yenilenmesi ülkeye ciddi bir külfet getirdiği dikkate alındığında yeni bir ders kitap politikaları belirlenmesi elzemdir.
Mesela Reşat Otman'ın Fiziği, Ömer Bayın Kimyası, Nihat Sami Banarlı'nın Edebiyat kitabı onlarca sene okutuldular. Bu nedenle her yıl Eylül ayında ikici el kitap borsası kurulur, kitaplar alınır, satılır böylece kâğıt israfı olmazdı. Bu kitaplar yıllarca öğrencilerin akıllarında kaldılar. Peki ya şimdi basılıp dağıtılan kitaplar...?
80 sonrasında yaygınlaşan dershaneler, etüt merkezleri ve bunların sahipleri kitapları etkisizleştirmeye çalıştılar. Milli Eğitim Bakanları Özellikle Hüseyin Çelik ve sonrası her yıl kitapları bastırıp devlet kesesinden öğrencilere bedava dağıtınca iş çığırından çıkmış oldu.
Devlet kitapların yazımı, basımı ve dağıtımı için son yirmi yılda ne kadar para harcadı bilmiyoruz. Bu paraları kimler nasıl aldı onu da bilmiyoruz.
Bildiğimiz bir şey var hiçbir okul, hiçbir öğretmen çoğunlukla bu kitapları birinci derecede kullanmadı. Öğrencilere, velilere serbest piyasada alınan kitapları okuttu. Bakanlığın verdiği kitapları öğrenciler doğru dürüst kapağını açmadan üzgünüm kullanmadı. Yazık oldu....!
Bir kitabın ömrü elden ele geçmek suretiyle en az beş yıl olması gerekirken daha ders yılı bitmeden bakanlığın kitapları işlevsiz hale getirildi. Aslında Fiziğin, kimyanın, Matematiğin, Geometri'nin, Felsefenin Tarihin hangi konusu değişti ki yeni kitaba ihtiyaç duyuldu...!
Yeni kitap demek para demek, emek demek, kağıt demek.... Halbuki toplama, çarpma, çıkarma ve bölme binlerce yıldan beri aynıdır. O zaman ilgili yetkililere sorum şu: "Neden bu yolu seçtiniz? Neden kâğıt israfına sebep oluyorsunuz? Neden devleti parasal zorluğa sokuyorsunuz?" Lütfen cevap verin...
Temel dersler ve ders konuları aynı kaldığı sürece kitapların değişmesi doğru değildir. Devletin kaynaklarını heba etmek hiç değildir. İSRAF İSE AHLAKEN DOĞRU DEĞİLDİR.