Sabah ezanları okunurken sokağa çıktığınızda "Seher Yeli" insanın ruh deriliklerinde huzur fırtınaları oluşturuyor. İnsanlar tek tük de olsa Ulu Cami'nin yolunu tutmuş, huşu içinde birazdan eda edecekleri camiye yürüyorlar.
Namaz bitince cemaat evlerine giderken ben Tebrizkapı'sına yöneliyorum. Hedef Darağacı Mahallesine gitmek.
Bir zamanlar 50'den fazla Dabakçı dükkâlarında derileri tabaklar, mes, yemeni, çarık ve diğer ihtiyaçlar için üretim yapılarak işin erbabı olan ustalara satılırmış.
Taşmağazalar'a yönelirken bir tarafta Şabahane çeşmesi karşı tarafta Dabakhane çeşmesi asırlardır cömertçe sularını lülelerinden akıtarak insanlara abu hayat sunmakta. Neyse....
Burada bir zamanlar "Aynalı Kahvehane" sabah namazı sonunda ilk müşterilerine günün ilk çaylarını servis eder, müşteriler kendi aralarında yaptıkları kısa sohbet sonrasında dükkânlarını açmaya gidermiş. Aşağıya doğru yürürken yol dörde ayrılır sırasıyla Taşmağazalar, Cedit Mahallesi, Kevelciler caddesine giderken biriside "Kumlu Dere" ye ayrılırdı. Tam burada asırlardır sularını cömertçe akıtan Dabakhane çeşmesinin lülelerinden akan suyun sesiyle irkiliyorum.
Karşımda 1562 yılında Lâlâ Mustafa Paşa adına Mimar Sinan tarafından yapılmış tarihî Lalapaşa Hamamı çıkıyor. 458 yıldır Dadaşlara hizmet veriyor.
Yürümeye devam ederken birden tarihî "Aşağı Habip Efendi Camisiyle" karşılaşıp Küçük Maksut Efendinin yaptığı vaazların varlığını hissediyorum. Az ileride Av. Ömer Olgun'ların hâlâ ayakta duran konağıyla karşılaşıp eskilere gidiyorum. Konak pek çok el değişmiş, Cumhuriyetin kuruluş yıllarında, kuruluş felsefesinin konuşulduğu konuşmalara tanıklık etmiş, 1974'lerde Necmettin Erbakan'ında konakladığı ev olmuştur.
Şimdilerde olmayan ama daha 15 yıl önce varlığını sürdüren "kırk basamakların" olduğu yerden bu sefer zorda olsa Darağacı Mahallesinin, Darağacı Sokağının olduğu tepeye çıkıyorum. Etraf toz, toprak ve tabiatın kendisini yenilediğinin göstergesi olan otlarla bezenmiş....!
Burası şehre hâkim bir yer. Çok uzaklardan bile görülebilen bir mekân. Osmanlı ve Cumhuriyetin ilk yıllarında idamlık mahkumlar kurulan darağaçlarında idam edilmiş, mahallede ismini buradan almış, Darağaç Mahallesi olarak tarihe kaydedilmiştir.
Mahallenin diğer bir adı da Taşmescitir. Aynı adı taşıyan Camiden ismini alır. Taşmescit Camisi Kazazzade Hacı Mehmet Efendi bin Hacı Ali Bin Mustafa tarafından hicri 1178 tarihinde yaptırılmış, tarihî bir camidir.
Günümüze sadece bu cami gelebilmiş, onun dışında kaç asırlık mahalleden geriye bir köşe taşı bile kalmamış, kentsel dönüşüm adıyla yıkılıp, yok edilmiştir. Şimdi tam buradayım. Güneş Deveboynundan ağır ağır ışınlarını gönderirken ben sabahın keyfini çıkarıp olanca berraklığıyla çevreyi temaşa ediyorum.
Mahallenin doğusunda Veyisefendi, güneyinde Narmanlı, batısında Hacıcuma, kuzeyinde Kadana mahalleri bulunmakta iken günümüzde buraların yerinde yeller esmektedir. Anlayacağınız Hacıcuma, Taşmescit, Yukarı Habib Efendi camileri ile birlikte Veyisefendi İlkokulu dışında hiçbir yapı kalmamıştır.
Mahallenin diğer bir özelliği tepeye doğru dik yamacı çıkabilmek için ne zaman yapıldığı pek bilinmeyen "kırk basamakların" olmasıydı. Kamber taşından ve sert kayalardan yapılmış bu merdivenler bilmem kaç asır insanlara hizmet vermiş, ihtiyarların yorulduğunda oturdukları iskemle olmuşlardı. Eh artık bunlardan da iz kalmamış, Kentsel dönüşümle birlikte Taşmescit hariç tüm evler yıkılmıştı.
Önümüzdeki günler için yapılacak peyzaj planları, yeni konut türleri yapılacak, belki kadim şehrin en güzide mahallesi yeniden şekil bulacaktır.
Mahallede öğrenebildiğim kadarıyla Kız Meslek Lisesi nakış öğretmeni Şenel Hanım, Hacı Selahattin, Ezirmikliler, Avukat Ömer Olgun, Avukat Gürbüz Özyazıcı'nın kayınpederleri, kolundaki bileziklerin çokluğuyla ün yapmış Süslü Naime Hanım, Boks Federasyonu başkanı Eyüp Gözgeç, Ticaret Bankası eski Müdürlerinden Eser Bey,Kansas lakaplı Selahattin Kızılcalı, ecza mümessili Necati Beyazoğlu, eski Millet vekili Muzaffer Gülyurt, Fizo Babanın yeğeni Gönül Atmaca hanım, bir sokağa adı verilen Temirağa, 93 harbinin kadın kahramanlarından Haydar kızı Hürmüz bu mahallede yaşamışlardı.
Mahalle tamamen yok olduğu için ancak öğrenebildiğim Taşmescit, Gümüşlü Kümbet, Birinci ve ikinci
Temirağa adlarını öğrenebildiğim sokaklardı. Diğer mahallelerin çocukları da bu sokaklardan geçer
Veyisefendi İlkokuluna giderlerdi.
Sözlerimi "Erzurum Mahalleri" adlı şiiriyle Nebi Belekoğlu'nun duygularını anlattığı dizeleriyle bitirelim.
"Darağaca çıhtım, şaşırttım yoli
Sokaklara bahtım hep garı doli".