Çürüme Felakettir...! 

1- Zemin oluştururken seyirci kalıyoruz. 

Biyolojik, sosyolojik, ekonomik ve ahlakî bünye sağlam durumdayken gerekli tedbirler alınmaz ise zamanla çürüme başlar. İnsanlar bu çürümeye seyirci kalır. Kendi gerçeklerini görme yerine dış dünyada meydana gelen olaylara gözlerini dikerler. Yanı "cambaza bak cambaza" hikayesi gerçekleşmeye başlamıştır......

 2-Ucu bize dokunmuyorsa izliyoruz. 

İnsanlar kendilerini tribünler de kabul eder. Nasıl olsa maç sahada. Bize ne? Adam sende? Nasıl olsa bize ucu dokunmuyor? Nasıl biliyorlarsa öyle yapsınlar? Bize değmeyen yılan bin yıl yaşasın anlayışı çürümeyi hızlandırır...

3-Bizden olanlar yapınca susuyoruz. 

Toplumsal hayat bir sosyal organizasyondur. Bu organizasyonları yapanlar bizim tanıdığımız, bildiğimiz ve bizimkilerse "bir bildikleri var ki yapıyorlar", "eskiden onlar yapıyordu şimdi bizim yapmamız gerekir" anlayışı çürümeyi kanserleştirir...

4-İşimize yarayınca destek veriyoruz. 

İnsanoğlu şöyle düşünür: Eğer yapılanlar kanunsuz, hukuksuz, ahlaksız da olsa işime yarıyorsa destek bile vermekten çekilir. Şöyle ki;  "çalıyorlar ama çalışıyorlar... Bal tutan parmağını yalar"...

5-İtiraz eden olunca yalnız bırakıyoruz. 

Vicdanı olan ilim ehli, gönül ehli, insaf ehli insanlar yapılan yanlışlar karşısında: Etmeyin ağalar, beyler bu yaptığınız yanlıştır... Tarihte bu yapılan yanlışlar toplumları, devletleri yıkmış yok etmiştir deseler bile... Gerçeği görmeyenler, işlerine gelmeyenler, olaylardan nemalananlar itiraz edenler karşı "konuşma, dışlama, ötekileştirme" yolunu tercih ederek "bizden değiller ya ondan öyle" deyip yalnız bırakma hatta cezalandırma yolunu tercih ederler. Yani "eski köye yeni adet mi getireceksin" anlayışı ....

6-Kendi kendine de düzelsin istiyoruz. 

Toplumun ekserisi yaşanan bu olayları gördüğü halde duygusal olarak, korkarak, yol değiştirerek çürümenin kendiliğinden duracağına inanırlar. Bunlar bildikler halde "balık baştan kokar" atasözüne muhalif etmeyi marifet sayarlar. Çürümenin kendi kendine düzeleceğine inanırlar.

7-Çürüme tarihsel olarak tamamlanmıştır  

Tüm bu davranışlar sonunda çürüme bitmiş yıkılma, yok olma artık mukadder olmuştur. Çürüyen ağaç yeşermez. İhtiyarlayan insan gençleşmez. Çürüyen toplum asla belini doğrultamaz.

Tarih bunun tanığı, şahidi, belgesi ve uygulama sahasıdır. İsterseniz Elamlılar, Akadlar, Sumerler, Mısırlılar, Romalılar, Bizans ve Osmanlı neden yıkıldı... Okuyun...! İsterseniz okumayın.

Bizden hatırlatması...... 

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Mustafa Damlarkaya 01 Kasım 2021 21:58

    Muhterem Kardeşim, özellikle bizim gibi toplumlardaki çürümenin tek sesebi eleştiri kültürümüzün olmamasıdır. Bu da toplum için büyük bir talihsizliktir.Halbuki eleştiri, bir toplum, bir kişi ve bir kurumun, zayıf ve kuvvetli yanlarını belirtir, ortaya koyar, değerlendirir ve yol gösterici olur.Eleştirilmeyen kişi, toplum ve kurumlar lime lime dökülür, bütün zayıf yanları ortaya çıkar.Ne acıdır ki tarihsel süreç içerisinde, bazı belli dönemler hariç, maalesef, özellikle, İslam toplumlarında,Doğu kültüründe,eleştirel düşüncenin,yeteri kadar hayat hakkı bulamadığını da itiraf etmemiz gerekmektedir.Bilge kral, rahmetli Aliya İzzetbegoviç’in,“Özgürlüğe Kaçışım, Zindan’dan Notlar” adlı eserindeki şu ifadeler o kadar anlamlıdır ki “ Ben olsam, Müslüman Doğu’daki tüm mekteplere, eleştirel düşünme’ dersleri koyardım. Batı’nın aksine, Doğu, bu acımasız mektepten geçmemiştir ve birçok zaafın kaynağı budur.” demektedir. Selamlar.