Bilgi ve Düşünceye Tahammülsüzlük

Eskiden belli kişiler tarafından televizyon ekranlarında dergi ve gazete sayfalarında ortaya konulan bilgiler, düşünceler internet ve sosyal medyanın gelişmesiyle artık herkesçe her an, her yerde ifade ediliyor. İletişim ve bilgi paylaşımındaki tekel, bir anda kırıldı. Daha önce görülmeyen yoğunlukta bilgi, düşünce, video ve görsel paylaşımları yapılıyor. İnternette ve sosyal medyada ulaşılamayan hiçbir şey yok. Bu gelişme bazı sorunları da beraberinde getirdi. Küresel ve yerel çapta etkileme, yönlendirme operasyonlarını arttı. Milyonlarca verinin doğruluğu ve yanlışlığı sorunu çoğaldı. Sanal sosyalleşme, toplumsal sosyalleşmeyi azalttı. İnsanların birbirlerine karşı olan tahammülsüzlükleri daha fazla görünür hâle geldi.

Bu sorunlara daha başka sorunlar da eklenebilir ama ben bu tahammülsüzlük sorununa eğilmek istiyorum. Herkes gibi ben de sosyal medyada ilgimi çeken bilgileri paylaşıyorum. Amacım bazılarını benimsemesem da farklı bilgileri okura sunmak ve okuru düşündürmek. Gel gör ki öyle tepkiler geliyor ki küçük dilimi yutacak hâle geliyorum. Bunu sadece benim paylaşımlarımda değil, kendi alanında birikimli kişilerin farklı, aykırı paylaşımlarına yapılan yorumlarda da görüyorum. Bu kişilere daha ağır hakaretler ediliyor. Ben onlara göre şanslıyım. Tamamen bilgi ve görüş odaklı paylaşımlarıma, “neyin peşindesin, burada bir bit yeniği var, akılları bulandırıyorsun, çarpıtıyorsun” gibi ifadelerle tepkiler veriliyor. Bu çıkışlar hakiki anlamda bir eleştiri olsa gam yemeyeceğim. Bunlar bir başka fikre tahammülsüzlük, kendi düşüncelerine tehdit oluşturan düşünceleri bastırma mesabesinde. Sadece bizim bildiklerimiz bilgidir ve doğrudur anlayışında. Biraz da bu fikirleri savunanlara bir gözdağı verme niteliğinde. Düşüncelerini özgürce söylemek isteyenlere bu tavırların benzerleri veya daha fecileri tarih boyunca denenmiş. Kendi bildiği doğruyu ve gerçeği özgürce söyleyenler; kimi zamanlarda aşağılanmış, horlanmış, kırbaçlanmış, işkenceye uğramış, yakılmış asılmış, öldürülmüş. Ama onların sesi, doğrunun ve gerçeğin yanında olduğu için yüzyıllar sonra olsa dahi kendilerine bu insanlık dışı muameleyi yapanlardan daha gür çıkmış. Çünkü doğrunun ve gerçeğin sonradan da olsa ortaya çıkma huyu vardır. Onun için bu yapılanlar boşuna. Yenilmek istemiyorsanız kendi yanlış ve eskimiş düşünceleriniz yerine doğrunun ve gerçeğin yanında yer alın. En azından insanların fikir söyleme hürriyetini engellemeyin, korku salmayın. Korkunun olduğu yerde düşünce olmaz. “Düşünebilen herkesin insan olması, insan olan herkesin düşünebildiği anlamına gelmez.” Bu bakımdan sayıları az alan düşünen insanlar, düşünemez hâle gelir. Hem Korku bulaşıcı olduğu için size de bulaşır. Bir gün siz bile insanları sindirmek için ürettiğiniz fikirleri dahi söyleyemezsiniz. Eğer herkesi kendiniz gibi düşündürerek düşüncenizi koruduğunuzu ve düşünce ürettiğinizi sanıyorsanız fena hâlde yanılıyorsunuz. Zira aynı şeyleri düşünen insanların olduğu toplumlarda hiç kimse düşünmüyor demektir.

Bu tepkileri verenlere baktığımda genelde benim büyüdüğüm sosyal çevreden olduklarını gördüm. Anladığım kadarıyla bu arkadaşlarım dinsel olduğunu düşündükleri muhafazakâr değerleri korumak istiyorlar. Elbette ki Türk milletinin psikolojisini ve sosyolojini oluşturan değerleri korumak şarttır. Bunu ben de önemsiyor ve değerli buluyorum. Fakat toplumsal işlevini yitirmiş, evrensel değerlerle uyuşmayan değerlerin yaşaması mümkün değil. Eğer bunları bilgi ve değer diye genç nesle öğretip bir şeyleri koruduğunuzu düşünüyorsanız dehşet derecede yanılıyorsunuz. Bu genç nesli bir yere kadar etkiniz altında tutabilirsiniz, bir yerden sonra tutamazsınız. Çünkü bu nesil, devamlı sorguluyor. Gerçekleri çok sonradan öğrenip benim gibi hayal kırıklığı yaşayacaklarına bırakın bunları zamanında öğrensin. Eğer bunu yapmazsanız bu sefer onları tümden kaybedersiniz. Hayal kırıklığı yaşayanlar daha sonra mevcut değerleri doğru yanlış demeden tamamen reddediyorlar. Bu, daha büyük psikolojik, sosyolojik ve dinsel faciadır. Nitekim bunun örneklerini Osmanlının son dönemlerinde, Cumhuriyetin ilk yıllarında ve günümüzde görmek mümkündür.

Değerleri korumak, vakti geçmiş bilgileri savunmakla yeni bilgilere tahammül etmeyerek kapıları kapatmakla olmaz. Yeni bilgilere açık olarak, bunları kendi değerlerinle değerlendirerek olur. Unutmamak gerek, vakti geçmiş fikirlerin ölümü engellenemez.

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Şehmuz 30 Mart 2020 13:42

    Fikrimin ince gülü