Yazıma başlamadan önce Hüseyin Üneş beyefendiye taraftarın dört gözle beklediği ancak bir türlü doğamayan, daha doğru tabir ile doğamadan batan güneşi bizlere yaşattığı için kendisine Ferdi Tayfur’dan ‘’Batan Güneş’’ şarkısını armağan ediyorum.
Zira baştan uyarıyorum! Benim yazılarımın bu tür nostaljik müziklerle daha yumuşak ve akıcı olduğu gerçeği vardır. Uyarmadı demeyin! Öyleyse açın müziğin sesini.
Yazıma bu şekilde bir giriş yaptığıma bakmayın.
Ben Hüseyin Üneş’i Allah için severim.
Bakın! Arkadan dinlediğiniz şarkı ( Batan Güneş ) işe yaramış olacak ki yazı şimdiden yumuşamaya başladı bile…
Hüseyin Üneş Erzurumspor’un Başkanlarından en az bir araya geldiğim isim olsa da, oturması, kalkması, konuşması ve hepsinden önemlisi özgüvenli duruşu ile beğendiğim ve başkanlığı yakıştırdığım bir isim.
Her ne kadar yaşından ötürü kafalarda soru işaretleri olsa da benim nazarımda (Başarısızlığını saymaz isek) Başkanlığı layıkı ile taşıdı hatta ilerisine bile geçti diyebilirim.
Aslında benim takıldığım noktada tam olarak burası!
Erzurumspor terazide kilogram kaybettikçe her ne hikmetse Hüseyin Üneş her geçen hafta parlamaya devam ediyor.
Zannedersiniz ki, Erzurumspor’un kaybolan kilosu terazinin diğer kefesindeki Hüseyin Üneş’e yükleniyor.
Takım kaybediyor, geriliyor, Başkan da Maşallah ziyaretler, plaketler, fotoğraflar…
Sanki beyefendi kan kaybeden Erzurumspor’un Başkanı değil, Lig birincisi Hatayspor’un Başkanı… O derece durumdan hoşnut!
Bir zamanın Yıldırım Demirören Beşiktaş ilişkisinin birebir kopyası gibi… Demirören Beşiktaş’ın omuzlarına binmiş, yükseldikçe yükseliyor. Omuzundaki
ağırlıkla daha fazla ilerleyemeyen Beşiktaş yavaş yavaş yok oluyor. Ümit ediyorum filmin sonu aynısı olmaz!
Peki ne yapmak gerekiyor?
Sanırım artık bir şeyler yapmak için çok geç. Bu futbolla, değil süper lige çıkmak bu ligde dahi tutunmak zor mesele. Kaldı ki Hüseyin Üneş kredisini zaten son virajda ki Erkan Sözeri kararı ile resmen tüketmiş durumda. Sık sık hocalara kesilen faturaların ardından bir türlü A sınıf hoca getirmeyerek yahut getiremeyerek aslında sonuçların sürpriz olmamasına bütün camiayı hazırladı.
Süper Lig’deki hatalı geçişleri saymazsak, lige Muzaffer Bilazer gibi hiçbir tecrübesi olmayan bir isimle başlanılması büyük bir intiharken, yanlışından döneceği ümidi ile beklediğimiz dönem de Başkanın yine hiçbir başarısı olmayan Erkan Sözeri’yi getirmesi oldukça manasızdı. Bu karar sonra ki süreçte kendisi için görüşme odasını hazırlamaktan başka bir şey değildi!
Taraftara bir şekilde; ‘’Ümitlenmeyin, BU GÜNEŞ DOĞMAZ’’ demenin mesajını veriyordu adeta.
Erkan Sözeri duyurulmadan bir gün önce!
Bunu ilk defa burada, köşemden açıklıyorum.
Çok değer verdiğim kıymetli bir dostum olan Beşiktaş’ın üst düzey eski yöneticilerinden S.U ile telefonda bir görüşme yaptım. Mini bir sohbetin ardından konu Erzurumspor’a geldi. Yaşanan sıkıntılardan haberdardı. Bende İbrahim Üzülmez’in teklifi geri çevirdiğini, birçok hocadan reddedildiğimizi, HAKİKİ BİR ERZURUMLU olmaktan başka Erzurumspor üzerinde hiçbir sıfatım olmadan bize destek olmasını istedim açık yüreklilikle. Bana, yönetim isterse yakın dostlarım olan İbrahim Üzülmez, Samet Aybaba ve Bülent Uygun’la senin için görüşüp ikna etmeye çalışırım ifadesini kullandı.
Bende bu durumu zaman kaybetmeden, daha önce REDDEDİLMİŞİZ YA HANİ heyecanlı ve mutlu bir şekilde Hüseyin Üneş’e isim isim bilgi vererek, ilettim. Hüseyin bey yine özgüvenini tavanda unutmuş bir şekilde; ‘’Burak bey ilgin için teşekkür ederim, o işi biz yüzde doksan bitirdik ‘’ dedi.
Tabi bu özgüvenli tavrı karşısında, isimleri kendisine iletmeme rağmen pek oralı olmayan Başkanın ben açıkçası Fatih Terim ile falan anlaştığını düşündüm.
Lakin; Sevgili Üneş bir gün sonra şaşırtıcı bir şekilde Erkan Sözeri’yi açıkladı. Güler misiniz, ağlar mısınız? Komik ancak bir o kadar da üzücü...
Şaşırdım mı? Aslına bakarsanız şaşırmadım.
Çünkü geçtiğimiz dönemde de bir milli maç arasında benzer bir olayla karşılaşmıştım.
Yine aynı Beşiktaşlı dostum yurt dışı ilişkileri çok iyi olduğu için, Erzurumspor’un Süper Lig’de kalma mücadelesi verdiği dönem de Dinamo Kiev’in üst yönetimi ve futbolcularını İstanbul’da ağırlarken benimle iletişim kurdu. ‘’ Dinamo Kiev İstanbul’da misafirim. Birkaç gün boşlukları var. Sizde kulüp olarak sıkıntılı bir süreç geçiriyorsunuz. Şehire ve kulübe bir hava katması adına, eğer isterseniz yollayayım, karşılar, ağırlar ve de bir hazırlık maçı yapar, yolcu edersiniz. Bilet, sponsorluk, reklam her şey sizin ‘’ şeklinde ki jestini bana yakın bir yöneticiye ilettim.
Peki! Yönetici ne dese beğenirsiniz?
‘’ Dinamo Kiev bize ödeme yapacak mı..? ‘’ Yanlış duymadınız!
Ukrayna Şampiyonu normalde bir hazırlık maçı için en az 100 – 200 bin dolar alırken ve de Erzurum’a bir jest olarak bedelsiz olarak gönderilecek iken bizim aldığımız cevap; ‘’ Kiev bize ödeme yapacak mı? ‘’ Şaka gibi…
Ne diyelim..?
Ufuk meselesi!
Bunlar sadece benim tanık olduğum konular…
Gözünü kulağını kapatmış, bildiğini okuyan bir Başkan ve Yönetici arkadaşlar.
Sonuç ise maalesef artık sonun başlangıcı!
Hüseyin Üneş, Güneşin kendi imkanları ile doğamayacağını düşünemedi!
Hüseyin Üneş, zengin çocukları gibi satın alarak ve de harcayarak mutluluğun ve başarının kazanılamayacağını hesap edemedi!
Hüseyin Üneş düşünemedi ŞAH diye Erzurum’a getirdiklerinin Mat olabileceğini!
Hüseyin Üneş bilemedi! KÖKÜ, GÖVDESİ olmayanın YAPRAĞININ, DALININ kırılıp, savrulmak için hafif bir rüzgara baktığını…
Ne diyelim..? Fıtrat meseli.
Biz ‘’Bin Nasihatten Bir Musibet Yeğdir ‘’ diyen Ataların evlatlarıyız sonuç olarak.
İnsanoğlu yaşayarak, tecrübe edinerek görür ve de öğrenir.
Yazımın başında da söylediğim gibi ben Hüseyin Üneş’i severim. Ama gerçekleri de inkar edemem.
Ümit ediyorum sonu hayır olur ve bizler yanılırız.
Ve yine ümit ediyorum ki sonunda kazanan Hasan, Hüseyin, Burak’ın söylemlerinden ziyade Erzurum ve Erzurumspor olur.
Ama ben bir dost olarak diyorum ki; ‘’Hüseyin Üneş Dikkat Et Batıyor Güneş..’’