Osmanlı torunları olarak Danıştay’ın verdiği karar ve reisi cumhurun attığı imzayla İstanbul’da bulunan Ayasofya zincirlerinden kurtuldu. İstanbul’un Fatih’i Sultan Mehmet’in lanetinden de böylece kurtarılmış olduk. 1453 yılında Ayasofya için Fatih Sultan Mehmet, 1563 yılında da IV. Mehmet Erzurum için neredeyse cümleleri aynı olan birer bedduada bulunmuşlar. Fatih’in bedduasından siyasilerimiz kurtuldu nihayet. Ama ya 39 yıl Osmanlı imparatorluğunu yönetmiş olan IV. Mehmet’in fermanı ve bedduası..!
Fatih Sultan Mehmet 1453 yılında İstanbul’u fethedince bir derman yazdırıyor. ‘’Her kim Ayasofya’yı cami dışında bir maksatla kullanırsa, Allahın, meleklerin ve tüm insanların laneti üzerlerine olsun. Ebediyyen cehennemde kalsınlar ve onların azapları asla hafifletilmesin’’.
Kışlarıyla ünlü Erzurum’a 1563 yılında gelen IV. Mehmet (Avcı Mehmet) ise, bir ferman yayınlayarak, Lalapaşa caminin avlusundaki duvara bir kitabe yaptırır. Kitabe de özetle; ‘’Bu şehirden her kim vergi alırsa, Allah ve resulünün laneti üzerine olsun’’
Doğu Roma İmparatorluğunun İstanbul’da yapmış olduğu en büyük kilise olan Ayasofya, 916 yıl kilise olarak kullanıldı. Fetihle Camiye dönüştürüldü. 1934 yılında müzeye dönüştürüldü. 86 yıl sonra yeniden cami olarak, ibadete açıldı. Ayasofya’ya, artık biletle değil, abdestle girilebilecek. Kara kışlarıyla ünlü, tarihi ipek yolunun önemli duraklarından birisi olan Erzurum ise halen daha İstanbul’a göç ediyor. Çünkü, Padişahın beddualı fermanını kimse takmıyor..!
Birkaç yıl önce, dönemin Maliye bakanı Kemal Unakıtan’a gösterilen kitabeye, Unakıtan, ‘’Ben padişah değilim. O eskidenmiş. Ben Türkiye cumhuriyetinin bakanıyım’’ demişti. Lalapaşa camine giden herkesin ayakkabılarını çıkarırken, göreceği kitabeyi Erzurum siyasilerinin gündeme getirmeleri için şimdi tam zamanıdır.
Demem o ki; Fatih’in bedduasından kurtulan siyasiler, IV. Mehmet’in bedduasının halen daha muhatapları…