Açık Havada Cuma Namazı

İnsanoğlu dünya yüzünde hayat bulmaya başladığı andan itibaren inanma, ibadet etme, dua etme görevini yapmış veya yapmamıştır.

İnanma şekli ister dağa, taşa, aya, güneşe, ineğe, fareye isterse Kâinatı yaratan gücü, kudreti sonsuz olan Alemlerin Rabbine......

Yeryüzünde o kadar farklı inançlar var ki, bunları saymakla bitiremezsiniz. Ama biz Müslüman olarak Allaha, Peygamberine ve ona indirilen kitaba iman etmiş insanlarız.

İmanımız gereği olan ibadet etme görevi buradan kaynaklanır. Kâbe'de başlayan, Medine'de devam eden 1400 yıldan beri milyarlarca Müslüman'ın ifa ettiği namaz ve özelde Cuma namazı başımızın nişanesi, tacıdır.

1400 yıldan beri böyle uzun süreli bir cuma namazı kılınmadığı tarih sayfalarına geçmemiş en zor zamanlarda bile Cuma Namazı kılınmıştır.

17 Mart 2020 tarihinde başlayan yasaklar, Koronavirüs salgını nedeniyle bizi dokuz hafta Cuma Namazını kılma hürriyetinden mahrum etmiştir. Demek ki şartlar ve zaman bazı ibadetlerin yapılmasını engellediği gibi ibadethanelerin kapanmasına, başka amaçlar için kullanılmasına meşruiyet sağlamıştır.

Bu meyanda bu olayda göstermiştir ki, mücbir sebepler olduğu sürece Camiler ibadete kapatılabilir. Yani bunda eleştirilecek bir taraf yoktur. Bu durum asla unutulmamalıdır. Osmanlı döneminde Ulu cami ordunun erzak deposu, Çifte Minare ve Yakutiye medresesi ordunun top fabrikası olarak kullanılması buna örnek verilebilir.

Cuma namazına gelince ilk aklıma gelen 1963 yılında kıldığım namazdı. O bayram köyümüzün camisi yıkılmış, yerine cami yapılacaktı. Ramazan bayramı o yıl köyün doğusunda bayır dediğimiz bir alanda kılınmıştı. Kağnı arabası minber görevi yapmış, hasırlarda sergi olmuştu. Benimde ilk kıldığım açık havadaki ilk bayram namazımdı. Namaz bitince köylülerin amca, dayı, arkadaş, genç, yaşlı onlarca insanın kucaklaşması hala gözlerimin önünde idi.

Yıllar geçti. Allah nasip etti. Hacca gittim. Milyonlarca insan "Lebbeyk Allahümme Lebeyk" diyerek tekbir sedaları altında Kâbe'nin üst katında kıldığım o muhteşem Cuma namazıydı. Yine açık havadaydım. Bir farkla bu sefer Cuma namazı kılmıştım.

Yıllar geçti sene 2020 idi. Dokuz haftadır Cuma kılamamış, içimizde ne zaman kılacağız yakarışları, içim kan ağlarken göğsüm daralırken gönlüm mahzunken ne zaman Allah'ım diye dua ediyordum. Çükü 57 yıldır çok zaruretler hariç cuma namazımı terk etmemiş, vaktin evvelinden önce camiye gidip Rahmetli Naim Hocayı, Fazıl Hocayı, Muhammet Sıddık Hocayı, Ahmet Hocayı ve Kenan hocayı dinlemiştim.

Ama Korona bizi eve hapsetmişti. Camiden ve cumadan uzak kalmıştım. Nihayet 29 Mayıs cuma namazını kılacaktım. Sevincim fazla kendimi kuşlar gibi hür kabul etmiştim. Abdestimi almış, Lalapaşa Kent meydanında yerimi almıştım.

Sağ tarafımda tarihi Yakutiye medresesi, sol tarafımda tarihi Lalapaşa camisi bulunuyordu. Bu iki tarihi eserin ortasında 651 yılında yapılmış ama şimdilerde olmayan tarihi "Kabe Mescidi" bulunuyordu. Kuzey tarafımızda şimdilerde olmayan ve tam 700 yıl ilim irfan yurdu olmuş, Sultaniye Medresesi bulunuyordu.

Böyle tarihi bir mekanda tarihe tanıklık etmek ve müminlerin göz yaşları içinde kıldıkları cuma namazını görmek ve semaya açılan elleri, göz yaşları içinde duaları yüreğimin derinliklerinde görmek ve Alemlerin Rabbine hamd etmek nasip oldu.

Yüce Allahım bir daha bizi camiden, cumadan mahrum etme. Devletimi ve Milletimi payidar eyle. Ezanları minarelerden, Ay Yıldızlı bayrağımı semalardan eksik etme ....!

Amin Amin Amin.

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.